Yeryüzünün insana layık yaşanabilir bir yer olması, şehrin yeniden ruh kazanması; insanın özündeki güzeli, doğa ve çiçekle yaşama kültürünü; – çevresine, evine- kısacası yaşamının her alanına hâkim kılması ile mümkün olacaktır. Geçmişimizde çok yaygın bir çiçek kültürümüz olduğunu görüyoruz.
Anadolu’nun el sanatlarını incelediğimizde her birinin birer kültür-sanat abideleri olduğunu hayretle gözlemleriz. Bu zenginliğin sebebi, hem çok farklı kültürlerin bu coğrafyada harman oluşu, hem de Anadolu insanının sanatçı bir ruha sahip olmasıdır. Dokunan bir halı, kilim veya işlenen bir nakış aslında öyle derinlikli bir kitaptır ki okumakla bitmez.
Özellikle ev tekstilinin birçok çeşidinde; yatağında, yastığında, perdesinde, elişlerinde, dantelinde, nakşında, havlusunda, çarşafında, kiliminde, halısında, ciciminde, zilisinde, tepsisinde, kitap süslemesi, rahlesi… Hep doğa, çiçek olduğu gibi, sözünde, sazında, şiirinde, dilinde, deyişlerinde de hep bahar, doğa ve çiçek vardır.
Kullanılan desenler, renkler, çizgiler aslında hayatın sembolik olarak anlatımıdır. ‘Güneş’, ‘Arı’, ‘Kartal’, ‘Manda Gözü’, ‘Merdiven’, ‘Yılan’, ‘Koç Boynuzu’, ‘Balta’, ‘Eli Belinde Kız’, ‘Kaz Ayağı’, ‘Kem Göz’, ‘Biber’, ‘Elma’, ‘Üzüm’ her biri ayrı bir mana taşır. Her renk çok şeyler anlatır. Ege Bölgesinde Gelin duvaklarına kartal resimleri işlenir. Kartal uğur ve gücün sembolüdür. Aynı bölgede halen nişan sinileri üzerine kartallı bohça yazma örtülmesi yaygın bir gelenek olarak devam etmektedir. Selçuk ve çevresinde gelinin sarı duvağına arı resmedilmektedir. Gelinler ocak başı örtülerinde, peşkirler, hamam havluları, bebek kundakları, yatak çarşafları, yüklük perdeliklerinde, kadınların başörtülerinde arı desenleri dikkat çeker…
Arı; Ege bölgesindeki Türkmen ve Yörükler arasında uğur, bereket sembolüdür. Arının kadim Efes kentinin de simgesi olduğunu hatırlayacaksınız. Güneş desenli duvaklar Anadolu da halen yaygın bir şekilde gelinlerin yüzüne örtülür. Sarı teller, pullarla güneş desenleri yapılır. Güneş deseninin uğruna inanılır. Güneş aydınlığı, ışığı, nuru simgeler. Gelinin yüzü güneş ışığıyla aydınlanır. Yakın zamana kadar Marmara bölgesinde beyaz başörtülerinin çevresine yirmi dört adet yeşil kurbağa işlenirmiş. Gelin uçkuruna muhabbet kuşları işlemekte gelenektenmiş.
Size bir motif kurgusu sunayım: konu aile mutluluğudur. Muhabbet kuşları bir ağacın veya bir çiçeğin üzerinde karşılıklı bakışır şekildedirler. Çevresi dallarla sarılıdır. Yapraklar ve çiçekler rengârenk açmıştır. Bu tablo da yavru kuşlarda kenardadırlar. Karşılıklı duran iki kuş karı kocadır. ‘Muhabbetli’ ve ‘Mutlu’ olduklarını simgeler. Ağacın kökü sağlam bir yuvaya işarettir. Dallar çiçekler ise hayat ağacının yeşermesi bereket ve bolluğu resmeder. Yavru kuşlar yuvanın neşesi olan çocuklu olması anlamındadır.
Anadolu insanının gönül zenginliğinin resmi birer vesikası olan yüzlerce, binlerce çeşidi olan bu el sanatlarında doğa, çiçekler vazgeçilmez olgudur. Daha derinlere inecek olursak aslında her çiçeğin bir dili vardır. Her bir çiçek içinde derin manalar içeren mesajlar verir.
Kırmızı Gül: Aşk. Menekşe: Alçak Gönüllü. Mor Leylak: Yaşama Sevinci. Nergis: Kendine Yetme. Sümbül: Hüzün. Papatya: Sıhhat ve Bereket. Kamelya: Mağrur. Mor Salkım: İçtenlik. Pembe Lale: Anlayış. Gelincik: Mazlum Aşk. Milas’ın Başparmak dağlarındaki bazı köylerde konukları yola uğurlarken bir deste çiçek verildiğini duymuştum. Bu ‘Tekrar Buyurun’ anlamına gelirmiş.
Çiçekler, güzelliğin ve zarafetin sembolüdür. Çiçekler, anlatılması güç duyguların ifade edilmesinde, kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlarda; sessiz ve gizemli dilleri, renkleri, şekil ve kokuları ile sımsıcak duyguları iletirler sırdaş, samimi bir dost edasıyla…