15 Temmuz bizde öyle kalıcı bir iz bıraktı ki o zamandan bu yana millet olarak televizyonların altından geçen her alt yazı, son dakika yazısı, internet medyasındaki son dakika, en son dakika spotları hemen aklımıza darbe teşebbüsünü getiriyor.
Sokakta farklı gördüğümüz herhangi askeri ya da polis aracı, gecenin bir yarısındaki uçak sesi, patlayan bir silah sesi, sadece sesini duyduğumuz havai fişek bile acaba dedirtiyor bize acaba…
Bununla da sınırlı değil yoldan geçen bir aracın lastiğinin patlaması, pet şişenin patlatılması bile hemen yine acaba diyoruz içimizden ‘acaba?’…
Kısacası ‘her an darbe olacakmış gibi yaşıyoruz. Her an elimize bayrak alıp meydanlara inecekmişiz gibi ruh halimiz var.’ Hatta o kadar ki bazen hele bir darbeye daha kalkışsalar da bir defa daha milletin tokadını yeseler diye iç geçirdiğimiz bile oluyor.
O yüzden sürekli televizyonlarda gözümüz, internet medyası hatta daha çok da sanal sosyal âlemlere dalıp çıkıyoruz. Biri bir şey görür, duyar da paylaşır, teyakkuzda olmak lazım gelir diye.
Bundan sonra kim bir daha darbeye teşebbüs eder bilinmez ama teşebbüs edenin sonu bellidir artık. Milletimizin darbelere karşı duruşu, vatanı, devleti için ölüm dahil her şeyi göze alması tüm dünyaya örnek oldu.
Bu nedenle içimizdeki hainler, bölücüler, batının figüranları kendi sonlarının geldiğini ve özellikle de 16 Nisan referandumunun kendilerinin son kullanma tarihi olduğunun farkındalar. Peki yani düşmanlarımız ve hainler pes etmiş ve bizi kendi halimize mi bırakacaklardır?
16 Nisan’da evet oyları çok çıkarsa biz artık bunlarla uğraşamayız, ne yaptıysak fayda etmez, o zaman dost olalım mı diyeceklerdir?
Bence hayır! Onların bizimle, bizim onlarla dost olmamız mümkün değildir. Aslında dün de bugün de yarın da mümkün olmayacaktır. Çünkü Yüce Allah’ın buyurduğu gibi’ Siz onların dinine girmedikçe Yahudiler ve Hıristiyanlar sizden asla razı olmaz’
O zaman bundan sonra yapılması gereken de hep uyanık olmaktır. Onların yalanlarına, onların demokrasi, özgürlük taleplerine kanmamalıdır. Onların milletin iradesiyle işbaşına gelmiş Recep Tayyip Erdoğan’ı ezmek ve yok etmek istemesine razı olunmamalıdır. Çünkü onlar bizim hayrımıza bir şey istemezler. Bizim varlığımıza tahammül edemezler ve biz var oldukça da artık rahat uyuyamayacaklarını da çok iyi biliyorlar.
Çünkü Tayyip Erdoğan onların işine gelmez, onlardan emir almaz, onların gönlüne hoş giden iş yapmaz. Çünkü Erdoğan; Hans’ların, Margaret’lerin değil Ayşe’lerin, Fatma’ların, Ahmet’lerin, Mehmet’lerin, bu büyük milletin hizmetkârıdır.
Bunu çok iyi bildikleri için şimdi içimize içimizden birilerini kullanarak bizi tefrikaya düşürmeye çalışıyorlar. ‘İyi, güzel de çok sert, etrafında kimse kalmadı, kimseyi bırakmadı, bu yetkiler kim de olsa şaşırır’ deyip içimize kurt düşürmeye çalışıyorlar. Kendisini sevmedikleri halde sırf bizden biriymiş gibi gözüküp , ‘aslında Tayyip çok iyi, bu işi de götürür ama ya ondan sonra bir deli gelirse, bir din düşmanı gelirse’ deyip kafamızı karıştırıyorlar. Milletimizi kendini yönetecek kişiyi seçmekten aciz, aptal yerine koyuyorlar.
Mehmet Akif Ersoy üstadımız ne diyor:
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.