Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Dortmund’da yaptığı konuşmada Almanya’yı 1915 meselesiyle alakalı adımlarında dikkatli olmasını isterken Almanya Türklerine de ‘Konuyu ders kitaplarına almaya kalkarlarsa bunu engellemek boynunuzun borcudur’ diye seslenmesi bir krize yol açabilir, karşılıklı restler çekilebilir diye endişe ederken, tam tersi oldu. Almanya hükümetinden rest değil jest geldi.
Savcı Mehmet Selim Kiraz cinayetiyle yeniden gündeme gelen terör organizasyonu DHKP-C’nın Almanya’daki bir bürosuna (dergi temsilciliğine) dün polis baskını düzenlendi. İçişleri Bakanı
Thomas de Maiziere, bununla ilgili çok dikkat çekici bir açıklama yaptı: “Sol terör örgütü DHKP-C’nin propaganda yapmasını kabul edemeyiz. Almanya müstahkem bir demokrasidir. Kesinlikle Türkiye’de şiddetle devlet ve toplum düzeninin kaldırılmasını ve intihar saldırılarının yüceltilmesine tahammül edemeyiz,”
Çok dikkat çekici, çünkü yasak savmak babından değil düpedüz Türkiye’nin takdirini kazanmaya dönük ifadelerin yer aldığı –belli ki özenle seçilerek kullanıldığı- bir açıklama bu. Bir iyi niyet deklarasyonu.
Cami kundaklamaya hazırlanan Neo-Nazilerin geniş kapsamlı bir polis operasyonuyla suç üstü yakalanması da dikkate değer bir mesaj. “Nasyonal Sosyalist Yeraltı’nın ‘dönerci cinayetler’ndeki istihbarat rezaletinden ders aldık” mesajı.
İyimserliği abartmayalım, ama Almanya’nın bu adımlarını takdir etmekten de geri durmayalım.
Bir zamanlar Helmut Kohl’un dediği gibi: “Weiter so, Deutschland” / “Böyle devam et, Almanya”.
(Bizim “Durmak yok, yola devam” da oradan geliyor olmasın? Başka konu.)