"Tamam, inşaatı yapan müteahhitler suçlu da bunlara izin verenlerin hiç mi suçu yok, onlara neden dokunulmuyor?"

Son günlerin en can alıcı en haklı sorusu buydu.

Bu soruyu soran vatandaş veya gazeteci veya her kimse…

İzni veren belediyeye laf gelmeyecek, laf direkt hükümete gidecek sanıyordu.

İnşaatı yapan şirketin sahibi kendi ideolojisinden olunca olay mahallinden yavaştan kaçmaya başladılar.

“Bu hükümet Müslüman, Müslümanlar da depremde hemen yıkılan ev yaptılar yoksa bu kadar yıkım olmazdı.” diyenler türedi önce.

Sonra TOKİ gibi bir gerçek karşılarına dağ gibi dikilince ve yıkılan evlerin çoğunluğu 2000 yılından önce yapılan evler olduğu anlaşılınca yutkunmaya başladılar.

İmar barışından dolayı bu evler yıkıldı diyenlerin imar barışıyla ilgili önerge verdiği ortaya çıktı ve imar barışının şehir merkezindeki yani depremden zarar gören evlerle ilgili olmadığı anlaşıldı. Bu sefer yine ne diyeceklerini bilemediler.

2019 yılında iş başına gelen belediye başkanını parlatmaya çalıştılar; kaçak yapıyla mücadeleyi edenin önceki başkan olduğu ortaya çıkınca bunlar gene ortadan kayboldular.

Batı’dan getirilen ve milletimizin ruhuna uygun olmayan kanunlarla enkaz altında kalanlara ağlamaktan başka çaremiz olamazdı.

Her mühendis, her belediye, her müteahhit yasal yollarla istediği izni alabilir.

Kılıfına uydurur yani.

Hukuk uygulayıcıları da önündeki kitaba bakar ve bunlar suçlu değil deyip salıverir hepsini. Adam kılıfını bulmuş çünkü!

En basitinden bir köyde husumetli insanları barıştırmak için bile kitaba bakılmaz. Köyün ileri gelenlerinin yorumuyla çözülür iş, kimse de buna itiraz etmez.

Peki, TOKİ’yi yapanlar isteseler malzemeden çalamazlar mıydı? Neden öyle bir yola tevessül etmediler?

Biliyorlardı ki bu işler kanunlarla, kurallarla yürütülecek işler değil.

İnsan kendine ev yaparken nasıl davranıyorsa, başkasına ev yaparken de aynı şekilde davranmak zorundadır.

Bu vicdandır.

Kendi tarafında olan insanlara laf söylerken de ötekine laf söylerken de vicdan sahibi olmalısın.

Gölcük depreminde birçok yer yıkılmış, yığınlarca insan vefat etmişti.

Tek bir müteahhit bulup tüm suçu ona yükleyip rahatladılar hem vicdanen hem hukuken!

Kimse o adama o izinleri kim verdi demedi.

 “Lafı fazla uzatmayın” mealinde söylenen sözü, başka bir belediye başkanı söylemiş olsaydı ne olurdu?

Vicdan en büyük mahkemedir ve maalesef ülkemizde önemli bir kesim vicdansızlığın bayraktarlığını yapmaktadır. Vicdansızların vicdan yaptığı bir zamandayız maalesef.

Hangi tarafta olursak olalım, zalim her kimse ona baş kaldırdığımızda düze çıkacaktır ülke!