Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor. Ancak bunu yaparken çeşitli etik tartışmaları beraberinde getirebiliyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir tartışma, bunun en bariz örneği.
Bilindiği üzere, eski bir İngiliz sömürgesi olan Hindistan, İngilizce bilgisi ve ucuz işçilik avantajıyla, dünyanın önde gelen çağrı merkezi üslerinden biri konumunda.
Buradan dünyanın herhangi bir yerinden yapılan aramalar cevaplanarak hizmet sunuluyor. Ancak bu hizmet verilirken aksan farklılığı çeşitli önyargıları beraberinde getirebiliyor.
Silikon Vadisi’nde kurulan ve 32 milyon dolar fon alan Sanas adlı şirket, çağrı merkezleri başta olmak üzere, seslerini kullanarak iş yapanlara özel yapay zekâ tabanlı bir hizmet geliştirmiş.
Sanas’ın yazılımı, görüşmelerde farklı aksanları tırpanlayarak sesi gerçek zamanlı olarak karşıya iletiyor. Bu sayede karşıdaki kişilerin önyargıyla yanlış izlenim edinmesi ve iş kaybı önlemiş oluyor.
Bu çözüm, faydalı bir hizmet olarak gözükse de farklı itirazlar yükseliyor. En önemli itiraz, toplumda farklılıklara saygı ve tahammül gösterilmesi gerektiği gibi bir olguyu gizlemesi.
Keşke toplum farklıklara karşı hoşgörülü olsa, aksanları nedeniyle insanlar mağdur olmasa ve böyle bir çözüme ihtiyaç duyulmasaydı.
Sırf aksan nedeniyle önemli bir iş görüşmesinin olumsuzlukla sonuçlanması, büyük bir iş fırsatının kaçırılması; sonuç olarak toplumda eşitsizliğe neden olan bir durum.
Uygulamaya karşı çıkanlar, aksan çeşitliliğinin gizlenmesi yerine farklılıkların desteklenmesini ve herkese ‘Amerikalı gibi konuş’ dayatması yapılmaması gerektiğini savunuyor.
Ses değiştirme yerine farklılıklara saygı ve hoşgörü iklimi inşa etmek gerektiği belirtilirken, ses değiştirmek, insanların ten rengini değiştirmeye benzetilerek sert tepki veriliyor.
Zaten şirketin sitesindeki tanıtım gösterisi tam olarak bunu gösteriyor. Gösteride, Güney Asya aksanıyla konuşan birinin sesinin gerçek zamanlı olarak robotik ve çok yapmacık bir ABD aksanına dönüştürüldüğünü görüyoruz.
Sanas’ın kurucu ortaklarından Sharath Keshava Narayana, 45 yıllık geçmişe sahip olan çağrı merkezi sektörü çalışanlarının sırf aksanları nedeniyle ırkçılığa maruz kaldığını belirterek yazılımı savunuyor.
Sektörde çalışanların bir bölümü, sırf farklı aksanları nedeniyle bir süre sonra işlerinden olabiliyor. Narayana, bir arkadaşının bu durumu yaşaması üzerine projeyi geliştirdiklerini belirtiyor.
Şu anda çoğunluğu Filipinler ve Hindistan'da olmak üzere yaklaşık bin kişinin bu teknolojiyi kullandığını belirten Narayana, çağrılarda iyi karşılandıklarını ve işlerini koruduklarını söylüyor.
Sanas’ın yazılımı aslında çağrı merkezi özelinde dikkat çekmiş olsa da bu teknolojinin oyun, eğitim, teletıp, otomatik konuşma tanıma ve daha pek çok sektöre uygulanması mümkün.
Dilin beyazlaştırılması ve tektipleştirilmesi eleştirilerine hak vermekle birlikte, bu yazılımın farklı sektörlerde daha iyi amaçlar için kullanılabilir bir çözüm olduğunu düşünüyorum.