İnsan yazı yazmaya başladı mı bir kere, her konu hakkında yazası geliyor. Sürekli bir eleştirme, laf çakma, hizaya sokma durumları oluşuyor. Her şeyi bildiğimizden değil, her şeyle ilgili söyleyecek bir sözümüz olduğundan. Söz söylemek için, çoğu kez bilmek de gerekmiyor. Gerekmesi gerekiyor, fakat gerekemiyor bir türlü.
Oturup düşünüyoruz bir de, “Bugün ne yazsam” diye. Kime laf çaksam? Kimi ikna etsem? Veya kimin kafasını karıştırsam? Gündem çok, mesele bol da kardeşim, herkes aynı şeyleri yazıyor zaten.
Seçimlerden, malzemesi bol sonuçlarla çıktık. Ve fakat kardeşim, seçim analizi yapmayan mı kaldı? Başkanlık Sistemi’ni anlatmayan mı var? Paralel’in yaptıklarının her türlü versiyonunu dile getirmeyen var mı hala aramızda? “Kutuplaşmayalım canım”ların bin bir çeşit versiyonunu anlatmayan mı kaldı? Bunlar yazıldıkça, biz daha mı az kutuplaştık?
Ben de diyorum ki, farklı şeyler yapalım. Bizim gazetemiz yeterince farklı, tamam da, yine de anlatamadığım bir şeyler var. Bulursam, anlatacağım…
Yine de bazı şeyleri yapmayabiliriz. Yapacak daha iyi şeyler bulana kadar. Mesela Melek Baykal, kutuplaştırmanın zirvesini oynamış, tarihi karakterleri kucaklayıp, yanı başındakilere burun kıvırmışken, bugün kimse onu yazmasın. Görmezden gelsin. Benim de söyleyecek usturuplu sözlerimin olduğu kesin, fakat meselemiz bu olmasın. Acınacak halleri bizi kızdırmasın artık, hafifçe tebessüm edip geçelim.
77 yıl önce ölmüş birinden hala medet uman insanların da zavallı olduğunu kabul edelim. Üzerlerine gitmeyelim. İçlerindeki çocuğa siyah önlük giydirenleri anlayın demiyorum, fakat hoş görün. Kucaklayalım da demiyorum. Kucaklaşmak isteyeni kucaklayabilirsin. Onlar sırtını dönmüşken, kollarımız boşta kalır. Yormayalım o güzel kollarımızı. Orantısızca muamele etmekten yorulmadık mı hala?
Hem bunu da mesele etmeyelim artık. Uzlaşamıyorsak uzlaşmayalım. Sevemiyorsak sevmeyelim. Yapmacık cıvıldaşmalarla kendimizi kandırmayalım. Nefret etmek zorunda da değiliz. Edene de lafımızı etmeyelim. Herkes kendi işini yaparak bir değer koysun ortaya. Ona buna sataşmayalım.
Çok zor, çok sıkıcı biliyorum. Benim bile içim sıkıldı.
Bu yazıdan ne çıkaracağınıza gelince; her şeyden de bir şey çıkartmak zorunda değilsiniz. Sözün özü, “kasmayalım”. Öylesine yaşayıp gidelim. Bugün de böyle olsun. Olmaz mı? Olur, olur…