“Şerefli bir uğraş”tır adalet dağıtmak… Adalete, hukuka inanan insanların yaşama tutunma arzuları çok daha güçlüdür. Çünkü bir haksızlığa uğradıklarında adaletin onlar adına doğru tecelli edeceği inancındadırlar.
Bu millet, tarihindeki adil kararlara ait hikâyelerle iftihar eder. Adaletten sapan bir sultana adaleti hatırlatan, hatta ona ceza vermekten çekinmeyen kadılarıyla övünür.
“Ben adaletten saparsam ne yaparsınız” diye soran halifesine; “Vallahi seni şu kılıcımla düzeltirim” diyen sahabeleriyle iftihar eder…
Devletin âli menfaatini kişinin menfaatinden önde görür; ama insanı da asla ihmal etmez…
Zamana ve zemine göre değil, her daim geçerli olana göre hareket eder. Verdiği kararlarla vicdanları sızlatmaz. İnsanlara, kendi haklarını korumak zorunda kalacakları yolları açmaz/açamaz…
Devletini, “Daire-i Adalet” ilkesiyle yönetmiş bir milletin bugün “adalet” diyerek dertlenmesi ne acı…
Tuz aslında kokacak, bozulacak gıdaların bozulmamasının garantisidir. Lakin kendisi kokarsa kokacakların hali nice olur…
Bir dönem FETÖ sebebiyle vicdanları sızlatan kararlar alındı bu ülkede; hoş bittiğini de kimse iddia edemez…
Fakat yargıda ki tasfiyelerin yerini doldurmak üzere alınan yeni yargı mensuplarıyla ilgili de “tecrübesizlik” bir problem…
Birkaç aylık bir hâkim ya da savcının verdiği duygusal kararlar, vicdanları rahatlatmadığı gibi adalete olan güveni de sarsıyor…
Bir insanı “öldü” diye bırakacak kadar döven birine -üstelikte sopa, bıçak vs. ile- “adli kontrol şartı ile serbest” kararı vermek, asla anlayabileceğim, içime sinen bir karar değil…
Adeta, “Şans eseri ölmedi diye saldırıya uğrayanı cezalandırmak” gibi… Çünkü -Allah korusun- saldırıya uğrayan kişi ölseydi o zaman saldıran tutuklanacaktı değil mi?
Bu, şu anlama gelmez mi ve yapana da bir daha yapma cesareti vermez mi?
“Öldürme kastıyla saldırabilirsin; saldırdığın kişi ölmediği sürece de buna devam edebilirsin.”
AYM’nin son kararı ise bambaşka bir vicdan yaralayıcı karar oldu. Hendek ve barikatlar sebebiyle şehit olan yüzlerce vatan evladının, onların yakınlarının ve milletin kahir ekseriyetinin, asla kabuk tutmayacak yarasına bir hançer gibi indi…
Bu ülke için canını verenlerin ruhlarının bu denli muazzeb edildiği bir karar, gerçekten de düşündürücüdür…
Karara sevinenlere bakmak nedenli adil olduğunu anlamamızı kolaylaştırıyor…
Son sözü söyleme makamındakilerin, vicdanları imar etmesi gerekir. Adaleti dimdik ayakta tutmaları, umutlarımız için olmazsa olmazdır…
Bu ülke için kendini hiçe sayanların ya da hiçe saymaya hazır olanların inancını sarsmaya, yüreklerini burkmaya kimsenin hakkı olamaz…
Yaşananların üzerindeki bütün sis perdesi kalmış, devletin ve güvenlik teşkilatlarının kılı kırk yaran hassasiyetiyle sivillerin korunduğu açık, hatta bu yüzden birçok polisimiz feda-i can eylemiş, teröristlerin yakıp yıktığı yerler imar edilmiş ve bütün mağdur ettiklerinin hakları da iade edilmişken, bu kararın verilmesi çok daha manidardır…
Onun için diyorum ki: Ey tuz kokma ve ey adalet bizi umutsuz bırakma!