İran’ın salı günü balistik füzelerle İsrail’e düzenlediği ve “Gerçek Vaat-2” adını verdiği operasyon Tahran yönetimindeki “Direniş Ekseni” bileşenleri tarafından coşkuyla karşılandı.
İran’da halk sokaklara dökülüp kutlama yaparken İsrail’in dört bir yanında çalan siren sesleri ve gecenin koyu karanlığını delen füzelerin ışıkları Filistinliler arasında da sevinç gösterilerine sebep oldu.
Nasrallah, Heniyye ve İranlı General Abbas Nilfuraşan’ın öldürüldüğü saldırılara misilleme olarak gerçekleştirildiği açıklanan operasyon, İran’ın füzeler ve insansız hava araçlarıyla İsrail’i hedef aldığı bir önceki saldırıdan daha başarılıydı.
En azından füzelerin İsrail’e düşüşlerinin ve patlama görüntülerinin ekranlara yansıması böyle bir kanaat oluşmasına yol açtı.
Ancak İsrail’in kayıpları hakkında net bir bilgi yok.
Bilinen tek can kaybı, Gazze’den Batı Şeria’ya giden Filistinli bir gencin Eriha kentinde üzerine düşen füze parçasıyla ölmesi.
İranlılar Nevatim Hava Üssü’nü hedef alan saldırıda İsrail’e ait 20 adet F-35 uçağının imha edildiğini öne sürüyor ancak bu iddia bağımsız kaynaklarca teyide muhtaç.
Suriyeli devrimcilerin yıllar önce rejim güçlerine yönelik saldırılarının görüntülerini “Hizbullah Lübnan’a giren İsrail askerlerini böyle yok etti.” diye servis edenlerin propagandalarına itibar edilmez.
İsrail tarafının toplam hasar konusundaki açıklamalarına da şüpheyle yaklaşmak gerekiyor.
Gelinen noktada İran her hâlükârda İsrail’e misillemede bulunduğu için memnun.
Tahran’ın “savaşa girmekten mümkün olduğunca kaçınma” politikasında ise şimdilik bir değişiklik görünmüyor.
İsrail’in de şu aşamada İran’a alelacele misillemede bulunmak yerine daha çok Lübnan cephesi üzerinde yoğunlaşması ve Suriye’deki İran hedeflerine saldırı düzenlemesi bekleniyor.
İsrail ordusu kara operasyonunda kayıplarının ağır olması hâlinde geri adım atıp, yoğun hava saldırılarıyla Hizbullah liderlerini ve üst düzey komutanlarını hedef almaya devam ederek örgütü istediği koşullarda ateşkese zorlamayı deneyebilir.
Bununla birlikte Netanyahu’nun İran’a kendi topraklarında karşılık verme planı tamamen rafa kalkmış değil.
İsrail o saldırıyı Lübnan’la ateşkes imzalandıktan sonra yaparsa sürpriz olmaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında önceki gün toplanan Millî Güvenlik Kurulu’nda (MGK) İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırılar da konuşuldu.
Toplantının ardından yayınlanan bildiride “Türkiye’nin milleti ve devleti ile kardeş Lübnan halkının ve hükûmetinin yanında olacağı” teyit edildi.
Lübnan’a insani yardım ulaştırmak Gazze Şeridi’ne göre daha kolay.
Geçen hafta 30 ton tıbbi malzeme ve ilaç taşıyan bir uçak Türkiye’den Beyrut’a gönderildi.
Sivil toplum kuruluşları da daha fazla yardım için seferberlik hâlinde.
Ayrıca Ankara, İsrail’in Lübnan’a saldırılarının sona ermesi için diplomatik çabalarını sürdürüyor.
Lübnan’da savaş ve barış kararı -ne yazık ki- hükûmetin ya da ordunun değil, İran’a bağlı silahlı bir örgütün elinde.
Lübnan halkının büyük bir kesimi de Hizbullah’ı desteklemiyor, hatta düşman olarak görüyor.
Örgütün gücü zayıflayıp seçilmiş hükûmetin etkisi arttıkça buna paralel olarak Türkiye’nin yanında olacağını teyit ettiği Lübnan halkına ve hükûmetine desteği de güçlenecektir.