Balkan ülkeleri denildiğinde tam olarak 12 devleti kapsayan bir coğrafya akla geliyor. Bu ülkeler: Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan devletler olan Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Slovenya, Makedonya ile Arnavutluk, Kosova ve Romanya. Bu ülkelerle Türkiye ve Türkler arasındaki bağlantıların kadim kökleri var. Türkiye’nin Balkan ülkeleri ile tarihi bağları ve bölgeye hâkim olduğuna dair tarihi tespitlere kısaca değinerek geçersek, Türklerin Balkan coğrafyasıyla erken temasları Hun, Avar, Kuman, Peçenek, Oğuz ve Uz’larla başlayarak günümüze kadar devam edegelmiş. Rus ve Macar kaynaklarına göre bütün bu halkların Asya’dan taşıdığı genetik mirasın kalıntıları Balkanlardaki bütün milletlerin genetik miraslarının da bir parçası. Uzmanlara göre, bu miras sadece Macar ve Finlilerde değil, Hırvat ve hatta Sırplara kadar taşınagelmiş.

Orhan Bey’den itibaren bölgeyi Türklerin yurt edinmeye başladığı; Asya’dan Anadolu’ya ve oradan da Balkanlara sürekli olarak yaşanan göçlerle bölgenin etnik ve dini haritaları hızla değişmeye başlıyor. Yaklaşık 500 yıl sonra çekilme döneminde de haritalar hızla değişiyor. Örnek vermek gerekirse:

Resmi sayımlara ve Avrupa kaynaklarına göre de 19. yüzyıl ortalarında Bosna Hersek’in, Bulgaristan’ın, Arnavutluk ve Makedonya’nın nüfuslarının 3/2’den fazlasının Arnavut, Boşnak, Türk, Pomak ve Torbeş’lerden oluşan Müslüman halklardan teşekkül ettiği biliniyor.

Balkan savaşları sonrasında ve daha sonra sosyalist döneme geçişte ve nihayet Bosna savaşına kadar yaklaşık 150 yıl boyunca sürekli olarak yaşanan göçlerle kesintisiz bir demografik değişim yaşanıyor. Balkanlardan göç eden insanların son 40 yıla kadar neredeyse tek adresi ve menzili Türkiye olmuştur.

Böylece Türkiye’de yaşayan milyonlarca Balkan kökenli insanın Türkiye ile Balkanlar arasında ilk köprü olduğunu söyleyerek birinci tespitimizi yapmış olalım. Bugün Türkiye’de Balkan göçmenleri ve çocukları için Türkiye’den başka bir vatan algısı olmadığı gibi ülkeye sadakatle bağlılar, fakat Balkan kültürünü de biliyor ve seviyorlar. Bu kitlenin günümüzün ulaşım ve iletişim kolaylıkları ile dedelerinin geldikleri topraklarla ilişki kurması, ticari, ekonomik ve kültürel bağları canlı tutması, Türkiye dâhil bütün Balkan ülkelerinin ortak çıkarına olan meyveler verebilir. Bunun örneklerini Bosna ve Makedonya’dan biliyoruz.

Türkiye’nin birçok ilinden daha yakın olan Balkan başkentleri, coğrafi yakınlık dışında kültürel yakınlık da son derece dikkat çekici Bursa, Edirne ve İstanbul’un tarihi semtleri ile Üsküp, Saray Bosna şehirleri birbirlerine ikiz kardeş kadar benzeyen şehirler bu benzerlik yalnız görünümde değil sosyo ekonomik benzerlik kültürel psikolojik yakınlık gibi birçok diğer benzerliği de içeriyor.

Balkanlardaki bütün gelişmelerin bir şekilde Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini söylemek abartılı olmaz. Topraklarının bir kısmı Balkanlarda olan ve kendisi de bir “Balkan ülkesi” sayılan Türkiye, öteden beri diğer ülkelerle barış ve dostluk temelinde ilişkilerini geliştirmenin yollarını aramaktadır.  Şüphesiz, Yunanistan’la aramızdaki Kıbrıs problemi; Bulgaristan’ın 1980’li yıllarda Türk azınlığa karşı uyguladığı ayrımcı politikalar ve sürgün; Sırbistan’ın Büyük Sırbistan hayaliyle yayılmacı politikaları aradaki dostluk ve barış temelinde arayışları sekteye uğratmıştır. Bütün bu olanlara rağmen, Türkiye’nin Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Karadağ ile ilişkileri birkaç istisnai olay dışında yolunda ilerlemektedir.

Türkiye, Asya’dan Balkanlara doğru bir köprü oluştururken Balkan ülkeleri Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir köprü oluşturmaktadır. Bu anlamda, adı geçen ülkelerin jeopolitik ve ekonomik çıkarları birbirleriyle iç içedir. Türkiye, Balkan ülkeleri ile yanyana daha güçlü olabilecekken Balkan ülkeleri de Türkiye’nin desteği ve dostluğuyla daha güçlü ve barış ortamında ilerleyebilirler.

Türkiye’nin nüfusu, askeri ve ekonomik gücü, devlet tecrübesi Balkanlarda Türkiye’nin bu birikiminden yararlanmak isteyen bütün ülkelere açık tutulmalıdır. Hiç şüphesiz, bölgedeki Boşnak, Arnavut, Türk, Pomak ve Torbeşler ile Romanların bir kısmı için Türkiye’nin garantör ve hakem pozisyonu unutulmamalıdır.

Türkiye yalnızca Boşnak, Arnavut ve Türkler için hami ve hakem pozisyonunda değildir. Aynı zamanda Makedonya’nın Yunanistan’la problemlerinde, Makedonya’nın yanında durmuş; Arnavutluk’un yapılanma yıllarında imkânlar ölçüsünde destek sağlamış ve Bosna-Hersek’e savaş sırasında ve sonrasındaki yapılanmasında resmi kuruluşları ve STK’ları aracılığıyla destek sağlamaya çalışmıştır. Bu destek devam etmektedir.

Türkiye’nin Balkan ülkeleri ile ekonomik ilişkileri istatistiklere bakılırsa günbegün iyileştiği ve karşılıklı olarak dış ticaretin arttığı görülür. Türkiye’nin gelişmesine paralel olarak işbirliklerinin ve ticaretin artması bekleniyor.

Türkiye’nin bölgenin diğer halklarıyla barış, adalet ve eşitlik temelinde komşuluk hukukuna çerçevesinde yatay ilişkiler geliştirmesi; bölgeyle ilgisini artırması bütün taraflar bakımından faydalı olacaktır. Bu noktada, tarihi önyargılardan uzak durarak ticari ve ekonomik bir işbirliğini önceleyerek komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi son derece önemlidir.

Balkanlar, Türkiye’nin bir yönüyle güvenlik kapısıdır ve Avrupa ile bağlantı yolları üzerinde yer alır. Balkanlardaki istikrar Türkiye’de istikrar için gereklidir. Aynı cümleyi, Kafkasya ve Ortadoğu’da barışın korunmasının Türkiye için önemli olduğu şeklinde de kurabiliriz. Suriye trajedisi komşulardaki istikrarsızlığın bütün bir bölgeyi nasıl kaosa sürükleyebildiğinin delilidir.