20 Temmuz 2018 tarihli köşe yazımızda Türkiye’nin Kıbrıs’ta hava ve deniz üssü kurma seçeneği üzerine durmuştuk. Ardından 28 Ağustos tarihinde Yeni Şafak gazetesi “Ada’ya acil deniz üssü” manşetiyle yayımlanan haberinde Deniz Kuvvetleri’nin Dışişleri Bakanlığı’na, Kuzey Kıbrıs’ta kapsamlı bir deniz üssü kurulması yönünde öneride bulunduğu iddiasını gündeme taşıdı.

Hürriyet gazetesinden Ömer Bilge, Rum gazetesi Fileleftheros’tan alıntılayarak yaptığı haberde, ABD Kara Kuvvetleri Komutanı General Mark Alexander Milley’in, 21 Ağustos’ta Kıbrıs’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirerek, Rumlardan deniz ve hava üsleri konusunda kolaylık talep ettiğini ifade etti. ABD Kıbrıs Büyükelçisi, İngiliz Yüksek Komiseri, ABD ve İngiltere askerî ataşeleri ve Rum ordusunun üst düzey subaylarının katıldığı toplantı hakkında henüz detaylı bilgiler söz konusu değildir. Ancak gerginleşen Türkiye-Amerikan ilişkilerinin daha üst bir seviyeye çıkması durumunda, İncirlik Üssü’ne yönelik Türkiye tarafından getirilebilecek olası bir yaptırıma karşı ABD’nin alternatif üs arayışlarına girdiği söylenebilir. Nitekim ABD ilk etapta Rum Yönetimi’nden, hava ve deniz üslerini kullanım kolaylığı talep etmektedir. Ziyaret sonrası Rum Dışişleri Bakanı Hristodulidis, Kathimerini gazetesine verdiği röportajda, “yakında, Lefkoşa-Washington arasındaki ilişkinin stratejik yönünü gösteren gelişmelerin yaşanacağını” duyurdu.

Rum basınına baktığımız zaman, oradaki gazetelerin daha çok Türkiye’nin Kıbrıs’a üs kurma haberi üzerinde durduğu görülmektedir. Gazeteler konuyla ilgili endişelerine ifade ettikten sonra, Rum hükümetinin bu meseleyi yakından takip ederek önleyici tedbirler almasını önerdiler. Yazının kaleme alındığı sırada henüz Rum yetkililerden bu mevzuya ilişkin herhangi bir resmi açıklamanın yapılmadığını hemen belirtelim.

Türkiye’nin Kıbrıs’ın Karpaz bölgesinde deniz ve hava üssü kurma yolunda çalışmalar yürüttüğü çeşitli kaynaklardan teyit edilmiş bir bilgidir. Hatta Karpaz bölgesinin hem kuzey hem de güney yakasını birleştirecek kapsamlı bir proje üzerinde durulduğu ifade edilmektedir. Böylece bir taraftan İskenderun Körfezi’nin güvenliği sağlanırken, diğer yandan Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de, Türkiye ve KKTC’nin hak ve menfaatlerine etkin bir koruma imkânı sunulacaktır.

Öte yandan Karpaz’a kurulacak üsler sayesinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz enerji sahalarında tek taraflı ve uluslararası hukuka aykırı bir biçimde yürüttüğü hâkimiyet kurma girişimlerini önleneceği iddia edilmektedir.

Annan Planı sürecinde Karpaz’ın Rum tarafına bırakılmasını kabul eden Türkiye’nin, adanın doğusunda meydana gelen yeni gelişmelerin ardından Karpaz’ı vermekten vazgeçtiği bilinmektedir. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan siyasi istikrarsızlık, keşfedilen doğalgaz ve petrol rezervleri ve İsrail’in bölgesel hedefleri, Karpaz’a yeni bir jeopolitik değer yüklemiştir. Bunların yanı sıra Karpaz bölgesi Mersin’den Mısır’a kadarki deniz, hava ve kara alanlarını kontrol edebilen özelliğe sahip tek bölgedir. Rum tarafının Karpaz bölgesi ısrarında bu faktörün etkili olduğu, dolayısıyla böylesine önemli bir sahayı Türklere bırakmak istemediği görülmektedir.

Türkiye’nin ve KKTC’nin uzun yıllar Karpaz bölgesine ciddi bir yatırım yapmaması ve çeşitli nedenlerle de yapılacak yatırımları engellemesi Rum yetkilileri, Karpaz’ı yeniden kazanmak hususunda epeyce ümitlendirmiştir. Ancak bu durum en çok bölgeyle yakından ilgilenen İsrail’in işine yaramıştır. İsrail Devleti’nin teşvikiyle birçok Yahudi’nin Karpaz’da yatırım yapmaya yönlendirildiği ve bu bağlamda çok sayıda mülkün Yahudilerce satın alındığı güvenilir kaynaklardan teyit edilmiştir. Ortaya çıkan tüm bu unsurlar, Türkiye’nin yeniden Karpaz’la yakından ilgilenmesine yol açmıştır. Karpaz’da inşa edilecek bu üssün aynı zamanda Türkiye’nin Somali, Sevakin ve Katar üçgenindeki, geleceğe dönük askeri projelerine güç katacağı hesap edilmektedir.