Bu satırları yazarken resmi seçim sonuçları ilan edilmemiş vaziyette. Büyük bir rezalet ile karşı karşıyayız. CHP yönetimi telaş içinde. Hırsızlığın ortaya çıkacağı bölgelerde demokratik bir hak olan itiraz mekanizmasının harekete geçmemesi için çırpınıyorlar. İstanbul İl Seçim Kurulu da yapılan usulsüzlükleri örtbas etmek için elinden geleni yapıyor…
Biliyorum, yine birçoğuna sert gelecek sözlerim. Yine herkes iyi, ben kötü olacağım. Ama dimağımı kemiren nefreti kelimelere dökmeden duramayacağım.
Türkiye’nin her karışı önemli olsa da, bir İstanbul aşığı olarak İstanbul üzerinden yürümek niyetindeyim.
Doğrudan lafa giriyorum:
Tebrik etmeyeceğim.
Ekrem İmamoğlu, hayal dünyasında kurduğu ve Türk milletine dayattığı iktidarı gerçek hayatta elde etse dahi kendisini tebrik etmeyeceğim. Müslüman bir vatansever olarak HDPKK’ya, FETÖ’ye ve Batı emperyalizmine düşman olduğum gibi, tüm bunlarla cilveleşen bu necis iktidara da kin besleyeceğim.
Kime, neden saygı duyacakmışım?
Vasat bir zeka ve ortalama bir vicdana sahip herkesin kabul edeceği leş gibi bir tezgah kurdular. Teferruatına girmeye hacet yok; ıslak imzalı tutanaklar, video destekli görüntüler, sandık numaraları vs. tüm somut belgeler 3 gündür medyada ifşa ediliyor. Göz göre milletin iradesine tecavüz ettiler. Utanmadan, sıkılmadan oy çaldılar. Milletin özgürce verdiği oyların üstüne karanlık, çok karanlık bir perde çektiler. Hür fikirlerin, yerli ve milli kanaatlerin üstüne bir karabasan gibi çöktüler.
Bunları mı meşru göreceğim?
Övündükleri, her daim edebiyatını yaptıkları Cumhuriyet; böyle rezil bir hırsızlık görmedi belki de. Hani çok keskindi demokrasinin kılıcı? O haşmetli(!) kılıcı bileylemek mi hatırlarına gelmedi yoksa? İhanetlerinin meşruiyeti için panzehir reçetesi bellettikleri, terör tadı veren ‘’demokrasi’’ hapını; sömürgeci sahiplerinin strateji çekmecesinde mi unuttular?
Bu şaibeli süreçte İmamoğlu ne yapıyor peki? HDPKK destekçisi, DHKP-C eskisi, FETÖ ağızlı kurmaylarıyla beraber, cephesini sıkılaştırmaya çalışıyor. Meşru bir muzaffer edasıyla kargaşa çıkartacak atılganlıklar yaparak kendi kitlesine afyon vuruyor. Müthiş bir gamsızlık ve kanun tanımama refleksi içinde. Mazbata almadan Anıtkabir’e giderek can yeleğini de sırtına geçirdi. Millet ittifakı seçmeni zaten çakırkeyif. Seçimlerdeki muazzam şaibe umurlarında değil. Görmüyor, görmek istemiyorlar. Bu kitleyi iyice zafer sarhoşu yapmak için ne gerekiyorsa, İmamoğlu alelacele yapıyor. Öte yandan Amerika ve Avrupa bürokrasisi sosyal mecralardan provokasyon pompalamaya başladı. Türk milletini sokağa çağırıyorlar. AK Parti’nin yeniden sayımlar sonucu ortaya çıkacak olası galibiyetine gölge düşürmek, meşruiyetini zedelemek, yine demokrasi ve diktatörlük vurgularıyla bir başka “Gezi” tertip etmenin peşinde olabilirler. Zira hayali bir bahar hediye ettiğiniz kitleler, mutluluk uykusundan uyanınca hırçın olacaktır. Sokağa taşınabilecek bu hırçınlığı besliyorlar. Yani temel hedef belediye başkanlığı bile olmayabilir. Bu kadar organize ve büyük çapta bir hırsızlığın basit hedeflere yönelik olması zor.
Velhasıl…
İster kazansın ister kazanmasınlar. Benim nazarımda ne olursa olsun meşru değiller. Yüz senedir bu ülke için ne yaptılar? Zulümden, ölümden, sefaletten başka bu millete ne getirdiler? Bu devletin evlatlarına, İngiliz kurgusu resmi ideoloji tekerlemelerinden başka ne öğrettiler? Bu ülkenin başını, her fırsatta, kan salyaları akıtan aç gözlü Batı’nın ağzına koymaktan başka ne icraatları var?
Tebrik etmeyeceğim kardeşim.
Sayısız ihanetlerinin yanında küçük bile kalan adi hırsızlıkları geçtim. Bu şanlı memleketi bebek katillerine, ırz düşmanlarına, ahlak kasaplarına peşkeş çeken namussuz bir zihniyeti tebrik etmeyeceğim.
Sahte kurtuluşlarla milletimin ruhu, ufku ve idraki bir asırdır nasıl sömürüldüyse, milletimin ayak bastığı toprakları da zelil bir ittifaka “millet’’ adını vererek sömürgeleştirmek istiyorlar. Bu hadsiz gayeye hiç olmazsa kalben müsaade etmeyeceğim.
İnatla, şevkle ve azimle onlarla aynı gemide olmamaya gayret göstereceğim.
Ve her şeye rağmen, kolonyal güçlere, o güçlerin Türkiye’deki kuklalarına; oy verdiğim zümreyi nasıl ve ne şekilde eleştireceğime dair hiçbir söz hakkı vermeyeceğim.