Bu ülkeye, millete hatta Ümmet-i Muhammed’e tarih boyunca asıl zararı dış vermemiş. Dışarıdaki düşmanların bize verebildiği zarar hep sınırlı olmuş. Düşman dışarıdan geliyorsa biz bir şekilde birlik olup o düşmanlara haddini bildirmişiz. Birlik olunca dirlik olmuş, dirlik olunca kendi içimizde mücadele edip enerjimizi heba etmektense yeni fetihler, yeni hayaller, yeni rüyalar peşinde koşmuşuz.
Ama gelin görün ki düşman içeriden olunca ortada ne birlik kalmış ne dirlik. Bırakın fetihler peşinde koşmayı, işgale açmışız fethedilen yurtlarımızı, yuvalarımızı… Hırsız içeriden olunca kapı kilit tutmaz, demişler ya… Bizim de düşmanlar/hainler içeriden olunca ülkemizi, milletimizi, Ümmet-i Muhammed’i düşmanlarımıza karşı yeterince koruyup kollayamamışız.
Osmanlı Devleti’ne geri kaldığını, Batı’yı yakalamak için reformlar yapılması gerektiğini empoze edip Tanzimat ve Islahat Fermanları’nı imzalatan ve sonra da devleti yıkana kadar içeriden Batı/l değerlerinin reklamını yapıp yaymak için çalışanlar şimdi içimizdeki hainlerin dedeleridir.
Devletin, resmî olarak geri kalmış olduğunu kabul edip Batı’nın ilmini, bilimini, teknolojisini alması için Batı’ya yolladığı kişiler, ekseriyetle gittiği yerin ilmini, bilimini, teknolojisini değil; Batı’nın değerlerini, inançsızlığını, yaşam tarzını bize getirmek için uğraşmışlar.
Devletin imkânlarıyla Avrupa’ya yollananlar, bir süre sonra “özgürlük, eşitlik, adalet” gibi kulağa hoş gelen kavramları kullanarak padişaha, devlete, milletin değerlerine ve inançlarına karşı bir savaşa girişmişler. Edebiyatı, sanatı, gazeteyi Batı/l fikirlerini millete empoze etmek için bir araç olarak kullanmışlar. Büyük edebiyatçı olarak geçinenlerinin bazıları, karısını tüllere sarıp evinde topladığı erkek misafirlere gösterip güzelliğiyle övünecek kadar çağdaşlaşmış(!) ve Osmanlı Devleti’nin geri kalmışlığına çareler üretmede büyük katkılar(!) sunmuş.
Şimdi de o zihniyetin temsilcileri dedelerinin yaptığı gibi ülkeye, millete katkılar sunmak, devletin ve milletin problemlerini çözmek için büyük gayret gösteriyorlar(!)
Biri çıkıp bilmem kaç milyon Ermeni’yi katlettik diyerek ödülü kapıyor, diğeri ülkesine ihanet edip Alaman köpeği oluyor, bir diğeri bîseksüel olduğunu ama bunu açıklayamadığını söyleyerek Batı/l/dan yağlı kemik beklentisini açığa vuruyor.
Milletin terakkiye mani olan(!) inançlarıyla mücadele ediyorlar. Milleti inançlarından koparmak, Batı/l/laştırmak için son sürat çalışıyorlar.
Devletimiz, milletimiz ne zaman ayağa kalkıp koşmaya hazırlansa içimizdeki hainlerin taktığı çelmeyle sendeliyor ve ertelemek zorunda kalıyor koşusunu.
Bazen PKK’yı, bazen DAEŞ’i, bazen DHKP/C’yi, bazen FETÖ’yü kendilerine kalkan yapıp birliğimize, dirliğimize saldırıyorlar. Bunu yaparken de Tanzimat Dönemi’nde olduğu gibi “özgürlük, eşitlik, adalet” gibi kavramları suyunu çıkarana kadar kullanıyorlar.
Tarih tekerrür ediyor gibi… Ama bu sefer tarih onların istediği gibi tekerrür etmeyecek, silkinip kendimize gelip önce içimizdeki hainlerden daha sonra ise dışarıdaki düşmanlardan kurtulup millet olarak yeniden şahlanacağız, yeni fetihlere yelken açacağız.
Ey hainler, kendinizi yormayın; bizler yeni hayallerin, yeni rüyaların peşinde koşmaya hayallerimize bir bir ulaşmaya, rüyalarımızı gerçeğe dönüştürmeye devam edeceğiz…