Trump, yüz binlerce insanın yaşamına mal olan, dünyaya Guantanamo gibi bir utancı yaşatan kanlı savaşın ardından Afganistan’a yaptığı ziyarette Taliban’la barış müzakerelerine kaldığı yerden devam edileceğini duyurdu.
Aslında ABD’nin Taliban ile mücadelesi, bu küresel gücün “terör mefhumuyla” kurduğu ilişkiyi anlamak için ibret verici.
11 Eylül saldırılarından hemen sonra dönemin başkanı George W. Bush, tüm İslam dünyasında etkileri hala süren bir “Haçlı Savaşı” başlattığını ve “Ortaçağ karanlığı”ndan geldiğini söylediği Taliban mensuplarının tamamını yok edip, tarih sahnesinden sileceğini ilan etmişti. Bırakın Taliban’a destek çıkmayı, bu savaşta ABD’nin yanında yer almayan tüm devletleri de “düşman” olarak göreceğini söylemişti.
TALİBAN YOK OLMADI AMA ÜÇ ABD BAŞKANI ESKİTTİ
Aradan geçen 18 yıl sonunda Taliban, beş yıl boyunca yönettiği Afganistan topraklarının büyük kısmına yeniden sahip oldu. Bush’un ise adı bile anılmıyor. Bush’un başını ezeceğini söylediği Taliban lideri Molla Ömer ise tüm işgal boyunca Afganistan’dan hiç ayrılmayarak savaşa liderlik etti. Hepatit C yüzünden eceliyle 2013’te hayatını kaybetmeseydi, bugün Trump’la müzakere masasına oturabilirdi.
Barack Obama 2011’de savaşı bütünüyle bitirecek bir hamle yapıp Taliban’ı tamamen yok etmek için Afganistan’daki asker sayısını 30 binden 130 bine çıkarmış, yüzlerce operasyon, binlerce ton bombanın kullanıldığı hava saldırıları düzenlemişti. Fakat Taliban yenilmek şöyle dursun, ele geçirdiği şehirlerin sayısını çoğaltmıştı.
Bugün kendini Afganistan’ın tek meşru otoritesi olarak kabul eden Taliban’ın hayattaki en önemli liderlerinden Molla Abdül Gani Baradar, barış görüşmelerinin yürüten Katar’daki ofisin başında bulunuyor.
HANİ ORTAÇAĞ KARANLIĞINDAKİ TERÖRİSTLERDİ?
Afganistan’ı haritadan silmek için II. Dünya Savaşı’nda kullanılan toplam bomba miktarının iki katını bu savaşta kullanan ABD’nin “terör listesinde” Taliban bulunmuyor. Aynı şekilde BM’ye göre de Taliban terör örgütü değil.
Taliban, ABD ve Rus Heyetleriyle yaptığı görüşmelerde “ABD askerlerinin ülkeden çekilme takviminin” belirlenmesini ön şart olarak sunuyor. Ellerindeki esirlere karşılık 25 bin tutsağın salıverilmesini istiyor.
ABD’nin yılda 4 milyar dolar harcayıp Taliban’a karşı beslediği Afgan Güvenlik Güçleri ise çatışmalarda bugüne kadar 50 bin kayıp verdi. Üstelik bu kişilerden pek çoğu fırsatını buldukça Taliban saflarına katılıyor.
Şimdi üç soru:
1- ABD’nin “terörle mücadele” dediği şeyin ilkesel olmadığını, bir güce tosladığında bütünüyle yok olduğunu görmek için müneccim mi olmak gerekiyor?
2- Asya’nın en kadim ülkelerinden birisi, Gazneli Mahmud’un memleketi paramparça edilirken “işgali” gündemleştirmek yerine, yıllarca ekranlarda, köşelerinde “Taliban’ın din algısını konuşanlar” kime hizmet ettiler?
3- ABD’nin 50-100 yıllık projelerinin olduğu masalına hala inanan var mı?