Ramazan’ın son günlerinde Kilis’te korumamız altında bulunan Suriyeli kardeşlerimizle birlikte iftar açan Cumhurbaşkanımız, bu programda yaptığı konuşmada isteyen Suriyeliler’in vatandaşlık için başvurabileceğini ve şartları uygunsa Türk vatandaşlığına kabul edileceğini müjdesini vermesiyle birlikte çarşı karıştı.
Bir kısım kendini bilmez istemezukçu tayfa tivittırda ”Ülkemizde Suriyeli istemiyoruz” şeklinde heşteg açabilecek kadar ileri gittiler ve ülkemiz dedikleri olguyu ne denli anlamamış olduklarını açıkça izhar edip muhteşem cehaletlerini ve içlerinde gizledikleri dehşetli faşisti kusmaktan kaçınmadılar.
Bunların bir kısmını anlayabilirim: Onlar en başından bu yana sırf Erdoğan ve AK Parti, Suriye konusunda çuvallasın diye katil Esed ve onu orada tutan neo-kolonyalist güçlerle ”ülkemiz” dedikleri varlığın tam anlamıyla da aleyhine olacak şekilde iş tutan azgınlar güruhu ve uslanmaları çok zor…
Anlamakta güçlük çektiğim şey, esasen bazı AK Partili muhafazakar, Osmanlıcı ve dahi Reis’çinin bu konuda gösterdikleri reaksiyon!..
Bunlara Halep’le Antep arasındaki farkı bana anlatabilir misiniz dediğimde her nedense nutukları tutuluyor. Birinci Dünya harbinden sonra Osmanlıyı parçık pörçük ucube hudutlarla tarumar eden emperyalist müstevli kafanın kutsiyetine ne zamandan bu yana iman etmeye başladıklarını bilmiyorum, ancak biraz konuşunca ileri sürdükleri argümanların hiçbir tarihsel ve akılcıl gerçeklikle örtüşmeyen vehimlerden ibaret olduğunu görüyorum ve açıkçası şaşırıyorum. Şaşırıyorum, zira bu ülke demografisinin neredeyse %50’sinden fazlasını farklı etnisitelerden ”muhacirlerin” oluşturduğu gerçeğinden habersiz olmaları mümkün değil. Bu vatanın tüm mazlum ve Müslümanların kadim sığınağı olduğunu anlamamış olmaları izah edilebilir gibi değil!..
Bazıları daha iyi niyetli olarak ”Kendi vatanını korumaktan kaçanlardan bize hayır mı gelir” şeklinde itirazlarda bulunuyorlar ve ekliyorlar: ”Neden yurtlarını savunmak için savaşmadılar da buralara kaçtılar? Hadi yaşlı kadın çoluk çocuk anladık da, bu gençler neden buralarda ve neden onlara da vatandaşlık verecekmişiz? Gitsinler vatanlarını savunsunlar birader!..”
Bu sözler kulağa daha makul gibi geliyorsa da, bu iyi niyetli arkadaşların bilmedikleri ya da anlamadıkları şu; bu gençlerin büyük çoğunluğu masum katili Esed rejiminin askeri olmamak için buraya gelmişler… Ülkelerini işgal eden ve bizatihi devleti ele geçirerek halkı katleden Esed çetesinin bu katliamlarına ortak olmaktan kaçan gençler bunlar. Ülkelerini dışarıdan bir ordu gelip işgal etmiş ve bunlarda devletin yanında savaşmaktan kaçmış falan değiller. Bizatihi kendi devletlerinin zulüm ve katliamları karşısında çaresiz kalmışlar, yetmezmiş gibi ardından IŞİD, İran ve Rusya’nın azgın saldırıları karşısında ne yapacaklarını bilmeksizin kendilerini bu topraklara atmışlar.
Ayrıca, bunlara vatandaşlık verilirse bizim işimizi elimizden alırlar gibi safsatalara kimse prim vermesin, zaten büyük çoğunluğunun bir işi var ve genellikle karın tokluğuna çalışmaya devam ediyorlar halen. Sokaklarda dilenen ve birçok bilmezin Suriyeli denilince aklına ilk gelen imajın hakikatle bir ilgisi yok ve zaten bu tiplerin Türk vatandaşlığı almasının zerre ihtimali yok.
Sahi ülkemizde bulunan yaklaşık 3 milyon Suriyelinin tümüne vatandaşlık verilir mi? Kesinlikle hayır… Devletin bu konuyla ilgili oluşturacağı daire kılı kırk yarar bir titizlikle çalışacaktır, endişeye mahal yok… Suriyeliler’e vatandaşlık verilmesinin ülkemize ne gibi katkılar sağlayacağını konusuna gâvuru uyandırmamak adına şimdilik girmiyorum. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, Esed ve IŞİD vs. vahşetinden kaçıp ülkemize sığınan bu gençler Başkomutan Erdoğan’ın ordusuna bir an önce yazılabilmek için can atıyorlar vesselam…
Geçmiş Ramazan Bayramınız kutlu, mübarek olsun…
Selam ve dualar…