Çok yazdım bugüne kadar ve ömrüm oldukça aynı sözleri tekrarlıyor olsam da, yeni kelimeler bulmak konusunda zorlansam da bildiklerimi anlatmaya devam edeceğim nasipse.
Suriye devriminden bahsediyorum; Şam’ın yeniden Şam-ı Şerif olması adına ilk barışçıl protesto gösterileri başladığında oradaydım. Babalarının onurları geçmiş o yıllarda acımasızca çiğnenmiş bir halkın çocukları Tunus, Libya ve Mısır’da yaşayan kaderdaşlarının ”halk özgürlük ve reform istiyor!” çığlıklarıyla Cuma namazları sonrası meydanlara doluştuğunda Şam’daydım. O güzel niyetli ve iyi eğitimli gençlerin vatanlarında 40 yıldır süregelen diktatoryal yönetime karşı giriştikleri naif gösterilerin, buluştukları meydanlarda nasıl bir vahşetle karşılık bulduğuna yakından tanıklık ettim. Kafaları, gözleri ve o güzel yüzleri ”deri ceketli” hayvanların ellerindeki sert odunlarla Şam’ın Merce’sinde parçalanırken bu vahşeti engelleyememiş olmanın utancını duydum.
Ardından tüm Suriye halkı ayağa kalktı ve Esed rejiminin bu hayvani tutum ve katliamları karşısında ”Halk rejimin yıkılmasını istiyor!” sloganlarıyla meydanlara yürümeye başladı. Esed rejimi ise, yıllar boyu çeşitli işkence ve korku yöntemleriyle sindirip susturmayı başardıklarını sandıkları bu halkın hürriyetleri ve şerefli gelecekleri adına her türlü bedeli ödemek pahasına bu tercihi yaptıklarının farkında olmaksızın, bildikleri tek klasik yöntem olan öldürerek engellemek yöntemini seçti. Bu arada Türkiye hükümetinin aylar boyu süren tüm iyi niyetli girişimleri, Suriye’de yaşanabileceklere dair tüm öngörü ve uyarıları Esed rejimi tarafından dinleniliyormuş gibi yapılsa da, en nihayetinde kendilerini kalıcı kılacağını vehmettikleri daha çok katliam politikasından vazgeçmelerini sağlayamadı.
Geldiğimiz noktada Suriye’de olup bitenlere baktığımızda gördüğümüz tek şey kan revan!… 500 bin ölü, 10 Milyon göçmen ve Şam merkezinin 20 Km.lik hinterlandı dışında yerle bir edilmiş ve üretim gücü felç olmuş bir ülke.
Oysa Beşar Esed, babasının kurduğu aşağılık katliamcı rejimi korumak yerine, azıcık gerçek dost sözü (Türkiye) dinleyip insiyatif alabilseydi, bazı reformlar yapmaya cesaret edip harekete geçebilseydi bugün bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik Suriye hakkında. Ama o mezhepçi mafyaya dayanan iktidarını koruyabilmek adına hem Suriye’ye hem de coğrafyaya kıymayı seçti. İran ve Rusya gibi korkak yandaşlarına o kadar güvendi ki, işte bu tam da sonunu getiriyor.
Suriye devriminin başlamasının üzerinden 6 yıl geçti ve eninde sonunda başaracak. Ancak tarih seni ”Yeryüzünün Lanetlileri” arasında anacak bay Beşar!… Tühh, keşke böyle olmasaydı…