11 Eylül 2001 saldırısını fırsata çevirmek isteyen deyyuslar, o gün bugündür İslam’ı ‘’Terör, şiddet ve radikalizmden beslenen bir din’’ gibi göstermek adına sürekli bi taraflarını yırtıp durdular. Halbuki esasen kendileri yüzyıllar boyunca, ya Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırdılar ya da el altından dünyanın her tarafında vahşi bir şekilde katliam yaptılar..

Bugünde İslâm âleminin kanayan yarası “Arakan”da da benzer bir oyun ile karşı karşıyayız.. Haritada birçoğumuzun yerini bile bilmediği Arakan; Bangladeş-Burma sınırında 1 milyondan fazla Müslüman’ın yaşam mücadelesi verdiği Myanmar’ın 7 eyaletinden biridir. 1430 yılında Arakan İslam Devletini kurarak mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayan Müslümanlar, 1784’te “İngilizler’in ketenperesine” yenik düşerek Burma Krallığı’nın boyunduruğu altına girdiler. 1962 yılında İngilizlerin el altından yaptırdığı askeri darbe, Arakanlılar’ın soluk borularını kesmiş ve acı sonlarını hazırlamıştı… Merhum Abdülhamid Han’ın söylediği gibi anlaşılan o ki: “Hangi taşı kaldırsak altından İngilizlerin parmağı çıkıyor…’’

İşte o gün bugündür tek suçları “Müslüman olmak’’ olan bu kardeşlerimiz, eli kanlı vahşi Budist yönetimi tarafından sürekli zulme uğramaktadırlar. ‘’Üç tane hakikat kaçkını Budist Rahib’in 26 yaşındaki Burmalı bir kadına tecavüz ederek öldürmesi ve bu suçu da Arakanlı Müslümanlar’ın üzerine atması’’ yapılan bunca zulmün başlangıçtaki fitnesidir, iftirasıdır.. Yıllar boyunca Vatandaşlık da dâhil olmak üzere birçok temel haklara bile sahip olamayan Arakanlılar devletin bütün imkanlarından mahrum bırakıldılar.. Evlenmeleri, okumaları, seyahat etmeleri, hastanelere gitmeleri yasaklandı. Devlet dairelerinde zinhar çalıştırılmadıkları gibi bir kimlik kartları bile olmadı…

Arakanda, tüm dünyanın gözleri önünde, dayanılmaz tarifi imkânsız bir zulüm ile “soykırım” yapılmaktadır. İnsan tacirleri tarafından kaçırılan erkek çocukları organ mafyalarına verilirken, kız çocukları da fuhuş için kullanılmaktadırlar… Tecavüzler, ölümler, bulunamayan cesetler, yakılıp yıkılan köylerin haddi hesabı yoktur. Katliamlar, tecavüzler, diri diri yakmalar artık her gün yaşanan sıradan olaylar haline gelmiştir. Katliamdan kaçamayan küçük bebekler ve kadınlar, benzin dökülerek evlerin içerisinde diri diri yakılmaktadırlar.

Geçen hafta katil Myanmar hükümeti, uluslararası hukuk kurallarını yine hiçe sayarak çoluk çocuk yaşlı gözetmeden askerlerine “Vur” emrini vermişti. Avrupa Rohingya Konseyi Sözcüsü Schug; Arakan’da son bir haftada askerlerin yapmış olduğu katliamlarda 3 binden fazla Müslüman’ın katledildiğini, 100 binden fazla Müslüman da yerinden yurdundan edildiğini ifade etmiştir…

Bu vahşete, nüfusu 1.7 milyara ulaşan Müslümanlar neden kör, sağır ve sessiz kalmaktadırlar? Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan başka bu zulme dur diyecek başka yiğit bir lider yok mu? Allah aşkına ümmeti Müslüman ne zaman ümmet bilinci içerisinde hareket edecek? Daha ne olmasını bekliyoruz? Yoksa Allah’ın rahmetinden ümidimizi kestik..!?

Yoksa “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” Diye buyuran bizim Rabbimiz değil mi? Peki ya sınırını kapatarak “Müslüman Arakanlılar’ı vahşice ölüme terk eden Müslüman(!) Bangladeşlilere’’ ne demeli? Allah aşkına İslam coğrafyası gaflet uykusundan ne zaman uyanacak? Merak ediyorum bu İslam İşbirliği Teşkilatı acaba ne iş yapar? BM’nin ‘’Vahşi bir şekilde en çok eziyet gören dini azınlık’’ diyerek aşağıladığı kardeşlerimize, eğer tez zamanda yardım etmez isek hepsi ölecek.! Ve hesap gününde hepsi tek tek bizden davacı olacaklar…