15 Temmuz 2016’da Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve milletin iradesine kasteden hainler içerisindeki askerler, “darbeye teşebbüs”ten müebbet hapis cezasına çarptırılırken, kalkışmanın sivil ayağı sadece “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlarından paçayı yırtıyor.
Hep söyledim, bugüne kadar sonuçlanan davalar irdelendiğinde, subay, astsubay ve erlerin ömür boyu cezalandırılmalarının yanında, bu hainliği devletin üst düzey kadrolarına yerleştirilerek hazırlayanlar, bir şekilde görmezden geliniyor.
28 Şubat darbesine neden olan askerler hakkında dava açılmasını ve cezalandırılmasını isterken, bunların sivil ayağına ceza verilmemesini eleştiriyorduk ya, işte önümüze eleştirdiğimiz ama sorunu çözemediğimiz bir örnekte 15 Temmuz hain darbe kalkışması.
Bugün oluşan tabloya bakıldığında, darbenin öncesini, gelişimini ve oluşumunu sağlayan o zaman görev başında faaliyet yürüten hakim, savcı, emniyet mensubu, vali, kaymakam, çeşitli kurumlarda yönetici, iş insanı gibi birçok isim, örgüt üyeliğinden alınan cezaların infazını tamamlayarak yeniden toplumun içerisine karışmaya başladılar ya da önümüzdeki kısa bir süre içerisinde cezalarını çekerek karışmaya başlayacaklar.
Adaleti sağlamakla görevli olan hakim ve savcılarımız, darbe teşebbüsünü hazırlayan ve FETÖ’nün emellerine hizmet eden başta eski hakim ve savcılara, diğer sivil şüphelilere ceza verirken, örgüt üyeliğinden öteye geçmiyor. Halbuki, FETÖ’nün üst düzey sorumluları ve darbeye teşebbüs edenler hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçundan iddianame hazırlanarak ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istenirken, bazı örgüt mensuplarına bu su suçtan ceza öngörülmüyor.
Halbuki, Türkiye’nin iradesini hedef alan darbe girişimi için kumpaslar, bunların eliyle kurulmadı mı? Vatanın istikbalini düşünen insanların önleri, darbecilerin içerisindeki bu hakim, savcı, emniyet görevlisi, yöneticiler eliyle kumpas kurularak yapılmadı mı? 15 Temmuz’da verilen 251 şehidin kanında bu kişilerin hiç mi parmağı yok? Devleti kuşatan örgüt üyelerinin birlikte hareket etmesiyle binlerce gencin geleceği çalınmadı mı?
Darbe girişiminin üzerinden geçen 38 ay gibi bir sürede, davalar sonuçlanmaya, özellikle terör örgütünün sivil yapılanmasının içerisinde görevli olanlarla ilgili davalar sonuçlanmaya başlıyor. Özellikle hukuk alanında görevli olan kişilere verilen cezalar, toplumda bir homurtunun yükselmesine neden oluyor.
Evet, hak edene hak ettiği ceza verilmesi kesinlikle öncelik ama görevi başındaki yargı mensuplarının yargıladıkları eski meslektaşlarına ilişkin kararları vatandaşlarda soru işaretine neden oluyor.
Adaletin tecellisini bekleyen yüzlerce şehidin ve binlerce gazinin yakınları gibi, Türk milleti hainlere gereken cezanın verilmesini istiyor. Ancak hiç kimsesi ya da varlığı bile fark edilmeyen garibanlara ceza verilirken yasaların gereği yapılırken –ki doğrusu da o- belli bir kesime aynı hakkaniyetle davranılmaması adalete olan güveni sarsıyor.
İster istemez insan, bu güven kaybını aklından öteleyemiyor.