1.000 yıl kadar süren ve Ortaçağ diye bilinen dönem sırasında Akdeniz bölgesine birçok göç gerçekleşmiş, bazı iddialara göre de Batı Roma, Doğu Roma ve Bizans imparatorlukları bu göçlerin sonucunda yıkılmıştı.

III. yüzyılda meydana gelen ve “Büyük Kavimler Göçü” diye tanımlanan bu göç sırasında Hunlar’ın baskısından kaçan Germenler dalgalar halinde Avrupa’ya göç ettiler. Hunlar da Moğollar ve daha başka göçebeler tarafından yerlerinden çıkarılmışlardı. Hunlar’ın zorlaması ile Roma İmparatorluğu sınırlarına giren bu kavimler Batılı tarihçiler tarafından “Barbarlar” diye anılır. Bundan sonraki yüzyıllarda da Orta Asya’nın göçebe kabileleri Batı’ya doğru göçlerine devam ettiler.

9. ve II. Dünya Savaşları da birçok insanın yerinden yurdundan göç etmesine yol açtı. Hele II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler tarafından kurulan İsrail Devleti, birçok Musevi’nin Filistin’e göç etmesine neden olmuştu. Yarım milyon kadar Musevi Filistin’e göç ederken, bu bölgede yaşayan 879.000 Arap da kendi vatanlarından zorla çıkarılmıştı.

Günümüzde ise dünyada göç eden insan sayısı son 15 yılda yüzde 33 artarak 232 milyona ulaştı. Ve bu göçler ağırlıkta Avrupa ve ABD’ye oldu. Suriye’de 6 yıldır süren iç savaşta şimdiye değin 7 milyon insan göç etmek zorunda kaldı. Ki bunların 3 milyon kadarı Türkiye’de ve dolayısıyla da Avrupa sınırında.

***

“Her an Avrupa’ya yönlendirebileceği yaklaşık 2 milyon mülteciyle, Türkiye gerçek bir atom silahına sahip.” Bu açıklama İtalya’nın eski başbakanı Romano Prodi’den. Böylesi bir retoriği yapmakta hiç de haksız değil doğrusu. Aynı açıklamada Prodi, mülteciler meselesinde yapılan anlaşmanın bozulması tehlikesine karşın Türkiye’yi politik bir dille tehdit etmeyi de ihmal etmiyor: “Bugün büyük bir karmaşayla karşı karşıyayız: Bir taraftan Avrupa, böylesine temel hakların uygulanmasının reddedilmesini kabul edemez. Diğer taraftansa Türkiye halen dramatik göç kanalını kontrolünde bulunduruyor. Önümüzdeki günlerde bu konularda zorlu bir müzakere daha açılacak, ancak hâlâ sonucun ne olacağını kestirecek durumda değiliz. Ancak kesin olan bir şey var ki böyle devam ederse Türkiye sonsuza dek Avrupa’nın dışında kalacak.”

Prodi hâlâ bazı noktaları anlayamamış. Ya da anlaşmazlıktan geliyor. 1.’si Türkiye’nin birliğe dahil olmak gibi ne bir hevesi var ne de bir ricası. 2.’si Bölge’de süren terör olaylarının meşrulaştırılmasına ve sınırlarının pazarlık konusu haline getirilmesine asla göz yummayacağını net bir dille ortaya koydu. 3.’sü Türkiye AB’ye değil, AB Türkiye’ye mecbur.

Zaten Türkiye’yi sonsuza kadar birliğe almayacağınız görmezden gelinemeyecek bir gerçek. Ancak AB için olan gerçekler daha trajik görünüyor. Yarın, 3 milyon insan sınırlara dayandığında göçler tarihinin kayıtlarına geçecek sonuçları çok vahim gelişmelere tanıklık edebilir tüm dünya. Ve bu atom silahının etkileri sonsuza kadar sorun olur tüm Avrupa’ya…