Geçtiğimiz hafta Bahçeşehir Üniversitesi’nin “Global Liderlik Forumu” sertifika programına iştirak ettim. Birbirinden değerli akademisyenlerin yanında, ülkemizde hala elçilik ve konsolosluk görevlerini yürüten bazı isimler ile daha önce başta ABD olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinin hükümetlerinde görev almış önemli politikacı ve diplomat kimlikler de forumda katılımcı olarak yer aldılar.
***
Avrupalı akademisyenler ve konsoloslar, Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik sorunları ve varolma sancılarını uzun uzun anlattılar. Birliğin kuruluş ilkelerine zıt politikalar ürettiğini, özü ve kimliğinden uzaklaştığını vurguladılar. Ve on yıllardır hep duyduğumuz artık pek de tınlamadığımız aynı metezoriyi yine dillendirdiler. Türkiye’nin kısa veya orta vadede Avrupa Birliği’ne girmesi imkânsız görünüyor. Bu zaten bildiğimiz bir durumda asıl meseleye, yani vize muafiyeti krizine ilişkin ortaya konulan saptamalar hayli dikkat çekiciydi. Katılımcılar, birliğin vize serbestisi konusunda Türkiye ile yaşadığı krizin gereksiz olduğunu anlattı. Bu sorununun kısa zamanda çözüleceğini öngördüler. Çünkü Avrupa’nın sığınmacılar konusunda Türkiye ile uzlaşmaya mecbur olduğunu söylediler.
***
Forumda benim açımdan en dikkat çekici bölüm, iki Amerikalı eski politikacının ABD seçimlerine ilişkin değerlendirmeleri oldu. Bir saat boyunca seçimlerde Donald Trump’ın başkan olması halinde ülkeleri ve dünyanın bundan nasıl etkileneceğini anlattılar. Trump’ın, ABD’nin hem iç hem de dış politikalarına dair paradigmalarına aykırı söylemleri ve eylemlerinin huzursuzluğa neden olduğunu vurguladılar. Ve Clinton’ın başkan olmasının daha sağlıklı ve isabetli olacağına değindiler. Konuşmalarının sonunda da Trump’ın yükselişinin bir çılgınlık olduğunu, ancak sistemlerinin gereği seçimlerin sonunda başkan olabileceğini, bunun da demokrasinin bir sonucu olacağını belirttiler.
***
Tartışmalar sırasında bir an gözümün önüne Türkiye’nin siyasi tarihi geliverdi. Darbeler, muhtıralar, ara rejimler, güneş otel pazarlıkları, kurulamayan hükümetler, 3 ay sonra biten koalisyonlar, fırlatılan kitapçıklar, çöken ekonomiler, imzalanan stand-by anlaşmaları ve aylar süren siyasi belirsizlikler.
MHP’de kurultay olacak mı? CHP’de muhalifler ayaklanacak mı? 5. parti kurulacak mı? 14 yıldır devrilemeyen AK Parti bir darbeyle devrilebilecek mi? Erdoğan’ın başkan olmaması için kan akacak mı?
Süper güç ABD’nin politik gündemi Trump’ın başkan olup olamayacağı. “Umarız olmaz…” “Olursa da yapacak bir şey yok…” Çünkü sistem bunu emrediyor diyorlar. Ama asla kan akacak demiyorlar.
Başkanlık sisteminin en keyifli tarafı da bu olsa gerek. Matematik hesabı yok… Milletvekili pazarlığı yok… Ali Cengiz oyunları yok… Sadece iki aday var. Ve sen birini seçeceksin…