Yeni bin yılda neler konuşacağız? Ya da neleri konuşmamız isteniyor?

Bu sorular yüz yıl önce soruldu. Cevaplarını hep birlikte alıyoruz. Cevap veren tarafta değiliz ne yazık ki…

Cevaplar nasıl veriliyor?

Kanla, gözyaşıyla, ıstırapla…

Kâğıtları kim dağıttı ise hasadı onlar topluyor. Dolayısıyla cevapları veren de onlar.

Gündemin başat konuları neler?

24 Haziran erken seçimleri.

Partilerin aday listeleri.

İttifak pazarı.

Döviz ve petrol üzerinden ekonomik darbe girişimi.

Galatasaray’ın şampiyonluğu.

Venezuela seçimleri (meraklıları için).

İran’a ambargo.

Arabistan’a giydirilen ılımlı İslam.

Diriliş Ertuğrul.

Payitaht Abdülhamid.

Emlak fiyatları.

Ve daima İsrail…

Bana öyle geliyor ki…

Bütün gündem maddeleri İsrail meselesini perdelemek için icat edilmiş.

Irak’ı özgürleştirme işgali, Afganistan’ı kurtarma palavrası, Arap Baharı komedisi, İran’a ambargo, Suriye’yi yok etme, 15 Temmuz…

Bütün bu projeler ve peykinde olan diğer küçük meseleler ana gövde olarak İsrail, yedek olarak ise Ermeni diasporasına kan/can vermek için…

Ortadoğu yakın tarihinin en önemli uzmanlarından İngiliz asıllı ABD’li tarihçi Bernard Lewis, geçenlerde 101 yaşında hayatını kaybetti. Toprağı bol olsun.

Biz onu, Türkiye’nin Ermeni tezlerine yakın görüşleri ile tanıdık. Bir Türk’ten daha Türk, bir Müslümandan daha Müslüman bir kişilikti. İslam tarihi, İslam-Batı ilişkisi konularında çok önemli çalışmalara imza attı. Türkiye’de 1961’de yayımlanan “Modern Türkiye’nin Doğuşu” kitabıyla tanındı.

Buraya kadar sorun yok.

Peki kimdi Bernard Lewis?

1916’da Londra’da Yahudi bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Tarih eğitimi aldı. Dönemin en önemli oryantalisti Gibb’le çalıştı. Arapça, Aramice, İbranice, Latince, Farsça, Osmanlıca ve Türkçe konusunda uzmanlaştı.

Bernard Lewis, İngiliz dış politikasına ‘Ortadoğu akıl hocası’ olarak uzun yıllar hizmet etti. Britanya Krallığı’na yeni egemenlik sahaları hakkında detaylı raporlar hazırladı.

Dahası var…

“Yeni Dünya Düzeni”ni kurmak için Tanrı tarafından görevlendirildiğini iddia eden ABD Başkanı evangelist Bush’a danışmanlık yaptı. Bush’un Ortadoğu’da estirdiği terör politikalarının fikir babası idi.

İlber Ortaylı, bir asır yaşamış Lewis’in ölümünü “büyük kayıp” olarak niteliyor. Ermeni soykırımı iddialarını reddeden tezleri dolayısıyla Ermeni cemaati ile çatıştığını da gözümüze sokuyor.

Bütün bunlardan ne çıkar diyeceksiniz?

Sadece bir durum tespiti yapıyorum.

Bernard Lewis’in “İsmaililiğin Kökenleri”, “Bugünkü Türkiye”, “Arap Araştırmalarına İngilizlerin Katkıları”, “Türkiye’deki İslami Direniş”, “Osmanlı Arşivinden Çalışmalar”, “Diplomatik ve Siyasi Arapça El Kitabı”, “İstanbul ve Osmanlı Medeniyeti”, “Ortadoğu ve Batı”, “İslam’da Irk ve Renk”, “Tarihte Araplar” çalışmalarına yeniden bakmak lazım.

Daha 1947’de (İsrail’in 1948’deki kuruluşundan sadece 1 yıl önce) yayımlanan “Diplomatik ve Siyasi Arapça El Kitabı” ile “Yeni ortaya çıkmaya başlayan Arap milliyetçiliği dünyasında görevlerini yerine getirmeye çalışan Avrupalı diplomat ve politikacılara faydalı olma”yı amaçladığını söylüyor.

Süleyman S. Nyang ve Samir Abed Rabbo, Lewis’in çalışmalarının İsrail’in doğuşuyla doğrudan bağlantılı olduğunun altını çizmelerini de bir kenara not edelim.

Bir tespit daha yaparak meseleyi bağlayalım.

Soğuk Savaş bir CIA ve NATO icadı idi. Ortadoğu’daki komünizm tehdidiyle de çok yakından ilgilenen Lewis’e buna karşı gelen yazılar yazdırıldığı bilinir. “İslam ve Komünizm”, “Sovyet Baskılarında Ortadoğu’dan Tepkiler” en önemlileri arasındadır. “Anti-komünizm” söyleminin üretilmesine yazı ve fikirleriyle öncülük etmiştir. Yani dinsiz SSCB’ye karşı dindar ABD/Batı (!) düşüncesinin bayraktarlığını yapmıştır.

Bana göre “medeniyetler çatışması”nın fitilini de o ateşlemiş, Huntington ise alevlendirmiştir.

Bernard Lewis’i; Fuad Köprülü, İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Halil İnalcık halkasına dâhil eden ‘ulu’ tarihçilerimiz ve yazarlarımız, elbette bizim bildiklerimizden daha fazla bilgiye sahiptir.

Biz yanılmış olalım…

Ama fotoğrafın tamamı böyle…