Edward Joseph Snowden:

ABD’li bilgisayar uzmanı, eski Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)ve eski Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı.

Snowdan CIA,Pentagon ve NSA’ya ait gizli belgeleri sızdıran istihbarat çalışanı.

Bir tartışma konusu olarak Snowden çeşitli çevreler tarafından kahraman,

ihbarcı, muhalif, hain ve vatansever olarak nitelendirildi.

Snowden’e göre onu belgeleri sızdırmaya iten tek neden

“halkı onlar adına ne yapıldığı ve onlara karşı neler yapıldığı konusunda bilgilendirmek”ti.

İfşa edilen belgeler toplu gözetleme, hükümet gizliliği ve ulusal gizlilikle bilgi mahremiyeti arasındaki denge hakkındaki tartışmaları alevlendirdi.

NSA ifşalarının basılmasından yedi ay sonra Snowden görevinin tamamlandığını belirtti.

Bir federal yargıç Aralık 2013’te hükümetin,

“neredeyse kesinlikle” devlet içinde veya devlete gelen neredeyse tüm telefon konuşmalarından metadata toplayarak

ABD anayasasına karşı hareket ettiğini dile getirdi.

On gün sonra,

başka bir federal yargıç gözetleme programının yasal olduğunu dile getirdi ve sonuç olarak programın anayasaya uygunluğunun en sonunda Yüce Divan’da tartışılması olasılığını yükseltti.

Snowden, onu devlet mallarının casusluğu ve hırsızlığıyla suçlayan Amerikalı yetkililer tarafından bir kaçak olarak görülüyor.

Snowden şu an Rusya’da geçici sığınma altında yaşıyor.

Ve Julian Assange:

2006 yılında Wikileaks adlı internet sitesinin kurucularından

Başta ABD olmak üzere Türkiye, İngiltere ve Afganistan gibi ülkelerin diplomatik yazışmalarını sızdıran gazeteci.

Öyle ki;

Söz konusu gizli belgelerin bir bölümü The Guardion gazetesine sızdırılmış ve gazete binası İngiliz gizli servisi MI6 tarafından 6 saat boyunca ablukaya alınmış, birçok bilgisayarın hard disklerine el konmuştu.

Bu iki kişilikte, devletlerin gizli belgelerini sızdırarak casusluk faaliyeti yapmakla suçlanıyor.

Her ikisinin de hayatı kabusa dönmüş vaziyette.

Ama ne yazık ki haklarında verilen hüküm ve yargılama kararlarına itiraz edebilecekleri bir üst mahkemeleri yok.

İçerik değil ama biçim olarak biz de yaşanan benzer durumda neler oluyor.

Düşünün ki sürdürülen bir davaya ilişkin alınan en üst mahkeme kararı, direkt olarak yargı sürecine müdahale olarak yorumlanıyor.

Can Dündar’ın haklılığı ya da haksızlığı değil bence asıl mesele.

Bunu çözecek olan yargıdır.

Yaşanan duruma ilişkin yaklaşım biçimi asıl sorun olan.

Alınan hukuki kararların siyasi olması.

Ve bu durum ülke de tam bir kangrene dönüşmüş durumda.

Hukuk süratle rayına oturtulmalı.

Türkiye ziyaretinde, merak etmeyin Can Dündar meselesinin olumlu sonuçlanması adına gerekli çabayı gösteriyoruz diyen John Baydın, acaba Assange içinde aynı çabayı gösterdi mi?

Tabi ki hayır.

Aksine inanmak ancak aptalların işindir.

Ve Assange ile Snow dan için bir üst mahkeme bulunmalı.

Bulunamıyorsa geçici olarak kurulmalı.

Çünkü bu isimlere de bir hak ihlali söz konusu.