Basın gösterimlerini takip edemediğimiz haftalarda vizyona giren filmleri Cuma akşamları sinemada izlemek gibi gayretimiz var. Fakat bu ülkede pek çok şey bir zevkten çok işkenceye dönüyor. Hele yüksek meblağlar ödeyerek satın aldığınız hizmetlerin sizin için işkence haline dönüşmesi oldukça can sıkıcı.

Geçtiğimiz hafta kızlarımla birlikte bir film izlemek için internetten bilet satın aldık. İzlemek istediğimiz film yalnızca Cinemaximum’un salonlarında mevcuttu. Zaten Türkiye’deki sinema salonlarının neredeyse yarısı Mars Group’un elinde. Salonların yarısı fakat satılan biletlerin 3’te 2’si aynı grup tarafından satılıyor. Hele bir çocuk filmi ya da vizyona giren bol reklamlı bir filmi izlemek isterseniz eliniz mahkûm bu gruba. Yani uzun lafın kısası sinema salonları büyük bir hızla tekelleşiyor.

İnternetten aldığımız bilet konusunda telefonuma ya da mailime bir bildirim gelmediğinden müşteri hizmetlerini arayıp konuyu netleştireyim dedim. Yaklaşık 40 dakikalık bekleme sonunda pes edip en iyisi sinema girişinde konuyu çözerim diyerek salon girişine gittim. Tabi bir AVM’de film izlemek istiyorsanız, hele de hafta sonu filansa en az kırk dakika önce gitmek gerek. Otoparkı, salona çıkışı derken filmin tam başlama saatine sinemaya varabildik. Ama gişenin önünde dev bir kuyruk. Sinema girişinde biletleri kontrol eden görevliye yaklaşıp filmin başlama saatinin geldiğini ve bana bir bildirim gelmediğimi ne yapabileceğimizi sordum. Koltuk numaralarınızı biliyorsanız yardımcı olayım dedi. Hızlıca içeri giriş yaptık ama 3D film için gözlük verecek kimse yoktu salonda. Kızlarımı koltuklarına oturtup en dipteki salondan en baştaki gişeye kadar tekrar koşturdum. Gişedekilere meramımı anlatıp gözlük rica ettim. Bir görevli gözlük vermeye kalkmışken bir başkası ‘bilet olmadan olmaz’ dedi. Tekrar durumumu anlattım ve bilet salonda gözlükleri verin çocuklar taksın ben elden kestiğiniz bileti vereyim dedim ama görevli arkadaş hapishane gardiyanı edasıyla olmaz diyerek anlayış noktamın üst sınırına yaklaştı. Birkaç bağırmanın ardından konuyu ancak çözebildik.

Bu olayı gazete köşesine taşımamın sebebi ise gündelik hayatta oldukça basit görünen bu olay aslında sinemada tekelleşen bir zihniyetin, hizmet ve eğlence sektörü olmaktan çıkıp değnekçiye dönüşmesindendir. Aslında konuyla alakalı sosyal medyada daha önce protestolarla karşılaştım ama ticari olarak yapılan hamleler olabileceği düşüncesiyle konuyu gündemime almamıştım. Fakat meselenin artık konuyu çözebilecek yetkililerin gündemine girmesi lazım. Zira sinemaya gelen filmlerin seçiminden, fahiş fiyatlara kadar halkın açıkça kazıklanması gibi bir durum var. Patlamış mısır dâhil edildiğinde iki kişinin film izlemesi 80 TL’leri buluyor. Basit bir sinema eğlencesi için diyebilirsiniz. Ama aslında bu konuya ilk ses çıkarması gerekenler sinemacıların ta kendisi. Gişede 100 bileti geçemeyen onlarca film var. Sinemada izlenilmeyen, gişesi olmayan filmler oldukça nasıl bir sinema gelişmesi beklenebilir ki?

Sinemada tekelleşme Rekabet Kurulu, Kültür Bakanlığı gibi yetkisi olan merciler tarafından acilen ele alınması gereken bir konu olarak önümüzde duruyor. Küstah ve sorumsuzca, adına hizmet sektörü denen ama tek gayesi para kazanmak olan sinema salonu işletmeciliği sinemamız için en önemli konuların başında gelir. Umarım yazdıklarımız birilerinin kulağına gider…