Son zamanlarda neyin bizi çok gerdiğinin, sinirlendirdiğinin farkına vardım. Bunun nedeni siyasi ya da ahlaki karşıtlık değilmiş. Yüzünüze bakarak iftira atılması ya da yapılan her şeyin inkar edilmesi insanı çıldırtı- yor. En kötüsü de “sen kimsin” dilini kullanmaları sanırım. Karşı tarafın iftira ya da inkarına cevap verdiğinizde de toplumu kutup- laştıran, bölen siz oluyorsunuz.
Daha önce de yazmıştım. Bun- lara cevap vermekten, yanlışlarını göstermekten biz de yorulduk. Ufuklarımızı, ideallerimizi anlat- maya fırsat bulamıyoruz. Gele- ceğe ait söylemlerimiz köşelerimizde yeterince yer bulamıyor. Entelektüel üretimimiz bu kör sağır ağırlaması arasında heba oluyor. Fikirsel tartışmalarımız sığlaşıyor. Uymayalım şunlara diyoruz, o da olmuyor. Biz susunca algı yönetimine geçerek hem suç- lu hem güçlü oluyorlar. Siyasal alan uçsuz bucaksız bir karı koca kavgasına dönüşüyor.
Bize bir Nasrettin Hoca lazım. Yıllarca bize çirkin bir şekilde komedyen gibi anlattıkları Nas- rettin Hoca değil tabi ki… Bir İslam alimi olarak her şeye çok tepeden bakarak derin karşılık- lar bulan, bu cüce düşünceleri nüktedan bir şekilde gülümse- yerek çözen bir felsefeci lazım. Materyalizm’i eşek imgesine indirgeyen bir deha lazım. Bir iki cümlede bunu anlatmak imkansız. Size ısrarla Şaban Abak’ın “Tarifi Bende” kitabını tavsiye ediyorum. Bu kısır döngüden bizi çıkaracak düşünce ve eylem bi- çiminin tarifinin o satırlarda gizli olduğunu göreceksiniz.
Bir de anlayana deyip geçiştir- mem gereken bir çift sözüm var. Biz esmer köy delikanlılarının ısrarla sarışın olduğumuzu ıspat etme gayretine hiç lüzum yok. Bu şiir onlara gelsin;
Oyy..! şiirin endamlı çocuğu Haritasız meleğim
Sen ki güneşi beslerdin böğründe Şimdi bir kızartı bile düşse akşamdan Yapışıyorsun korkarak
Gidenlerin yakasından
Sarışınsın artık çok sarışın
Sarı sana çok yakışıyor adamım…
Uzanmasın karanlığına
Senin tutacak ellerin yandı Devşirme çocuklar gibisin şimdi Hangi saraya vursan kendini Eğreti kalmış Yusuf oluyor adamım…
Üzülmesin senin için o yar..!
Sarı sana çok yakışıyor adamım…
Hiç olmadığı kadar yanık Bu akşam şiirin sesi Uzak diyor pervane
Şehir uzak, nar uzak Yanmaya bile takatin yok Yol bu kara bir tuzak
Nar ve gül
Pervane ve gece Pencereni sıkı kapa
Sırrını kuşlar görmesin Sarışınsın artık çok sarışın
Çocuk kalbin gülü gülden seçiyor Sarı sana çok yakışıyor adamım…