Kudüs için Türkiye’de eylemlerin yapılması üzerine ‘Kudüs bizim neyimiz olur?’ da bu kadar abartılı tepki veriyorsunuz diyen kesimlere İslam dininin değerlerini anlatmaya başladığınızda ve işi ajitasyona getiriyorsunuz tarzında cevaplarla karşılaştığınızda çaresiz kaldığınızı hisseder gibiyim.

Makul çevrelerin Kudüs’e verilen destekten önce kendi içimizde çözmemiz gereken sorunlarımız var diye söze başladıklarında anlattıklarına kulak kabarttığınız zaman çaresizliğin biraz gerilime dönüşmesi ise an meselesi olabilir. Basın özgürlüğünü sağlamalıyız, akademisyenleri işlerine iade etmeliyiz, HDP’li vekilleri serbest bırakmalıyız,  LGBT’lilerin filmlerini yasaklamamalıyız!

Yukarıdaki talepleri Kudüs için verilen tepkilerin yersizliğine bağlayarak dile getiren insanlarla aynı ortamda bulunma gibi bir zorunluluğunuz yoksa kendinizi çok şanslı sayabilirsiniz.

LGBT’lilerin Ramazan ayında yapmaya çalıştıkları yürüyüşü ‘en azından Ramazan ayı bittikten sonra yapsınlar, Müslümanların hassasiyetine saygı duysunlar’ diye söylerseniz karşınızda size onların özgürlüklerini kısıtlamaya mı çalışıyorsunuz diye üstten bakan bir soruyla karşılaşabilirsiniz. Ramazan ayı dışında geriye kalan on bir ayda neden yürümüyorlar deseniz de Müslümanlara gösterilmesi gereken saygıyı düşünmeden saygı abidesi kesilen insanlarla yüzleşmek zorunda da kalabilirsiniz.

Muhafazakâr kadınlara ait plaj veya ulaşımda otobüs isteklerini aşağılayan sözde laiklerin Müslüman kadınların özgürlüğünü hesaba katmadan bu istekleri kendi seküler dünyalarına tehdit olarak gördüklerini artık inanabilirsiniz. Ama seküler yaşam şekillerinin Müslümanlar için de tehdit olduğunu düşünmek istemediklerine ve yaşantımıza saygı duyun diye serzenişte bulunmalarına da gülebilirsiniz (!)  Yani muhafazakâr yaşama göstermek istemedikleri saygının daha fazlasını kendi yaşamlarına gösterilmesi için özgürlük, çağdaşlık ve entelektüellik maskelerini taktıklarını fark edebilirsiniz.

Genel Kurmay Başkanı’nın bir camii inşaatına yardım etmesine sinirlenen çağdaş yaşamcıların batılı siyasetçilerin katıldıkları kilise ayinlerine hayran hayran özendiklerini de burada hatırlatalım.

Bir de, muhafazakâr geçinip sözü her aldığında seküler yaşamı göklere çıkartıp yaşamın ruhunun bu olduğunu söyledikten sonra muhafazakâr insanlara yaşam derslerini seküler açıdan süsleyip sonunu ‘Alllah her şeyi gören ve bilendir’e bağlayan eziklerin çevrenizde olduğunu anlayabilirsiniz.  Onların ne olduğunu burada anlatmak istemiyorum. Çünkü normal yazı dilinde argo sözcük kullanmadan  bu tiplerin izahının oldukça zor olduğunu da hissedebilirsiniz.