Bulunduğumuz zaman içerisinde birçok kazanımımız olmakta, yeni teknolojiler, yeni uğraşlar hatta yeni inanışlar. Evet inanışlar diyorum çünkü insanlar yenilik kavramına o kadar kaptırmış ki işi inanış boyutuna kadar taşımışlar. Peki bunun sebebi ne olabilir? Yaradılıştan sahip olduğumuz inanma, ait olma ya da sahip olma duygusu gibi duyguların deforme olması ile ilgili olabilir mi? Örneğin; anlaşılabilme umudunu tüketen gençler, dünyayla ilişkilerini beğenilme üzerine kurma eğiliminde olup, kurtulması güç bir tuzağa düşmektedirler.
Gençlerin aidiyet duygusu yoksunluğundan ya da yanlış aidiyet edinmeleri üzerinde durmak istiyorum. Hayatımıza giren akıllı telefon, internet gibi klişe kavramları sıkça duyuyoruz. Tabii ki bu tip iletişim alanlarının gelişim göstermesi toplumsal hayatta bir takım değişikliklere sebep olacaktır. Ancak bunu sınırlarının olmaması kontrol edilmemesi durumunda çarpık yozlaşmış bir toplum yapısıyla karşı karşıya kalmak içten bile değildir. Günümüz toplumunda hızlı yaşam tarzları hayatımızın merkezine giren iletişim araçları gençlerin bir takım duygularını köreltmiş durumda. Hayatlarını bu gibi sosyal medyada beğenilme üzerine kuran gençler, derinlerde bir yerde çoğu zaman dışarıdan fark edilmeyecek kadar iyi maskelenmiş bir depresyon yaşamaktadırlar.
Sosyal hayatların kafe kültüründen, AVM gezmelerden ibaret olduğu bir zamandayız. Bu durumda içten gelen birtakım duyguların eksikliği kişilik bozukluğuna varan durumlara sebep oluyor. Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde zombi korkusu uzaylı istilası gibi durumlara inanan insanlar ayyuka çıkmış durumda ki bizde de azımsanacak seviyede olduğunu düşünmüyorum. Aile ilişkilerinin her geçen gün giderek zayıflaması, ahlak kavramanı da giderek ortadan kaldırmaya tamamen içgüdüsel duruma bağlı yeni bir ahlak anlayışına sebep oluyor. Tüketilen alkol uyuşturucu gibi maddelerin kullanım seviyelerin de bu yeni oluşum ahlak anlayışının ve yalnızlık durumunun bir sonucudur. Aile kavramı burada büyük iş düşüyor ancak bir artı bir evlerle fast-food kültürüne sarılarak yalnız yaşa yalnız ye mantığıyla bunları sağlamayız. Hepimizin sağlam bir aile yapısına ve bu yapıyı korumaya ihtiyacımız var. Gençlerimiz bizim geleceğimiz bu geleceği inşa etmek için artık acele etmeliyiz.
Bizim mutlak doğrularımızın, değişmez teorilerimizin bir önemi yok. Yeni neslin kendi doğruları var. Yeni nesil, haz istiyor, zevk istiyor, duygu istiyor, yaşamak istiyor, yapmak istiyor. Yeni nesil duygusal tatmini sağlayan eylemden teoriyi çıkaracak. Böylece yeni nesil kendi anlamlı dünyasını kurmak istiyor. Bunu yaparken ya başarılı olamazlarsa?
Yeni nesle sunacak neyimiz var?