Siyasetin en temel mantıki kaidelerine göre Rusya’nın Suriye savaşına müdahil olması akla gelebilecek son ihtimal olmalıydı. Çünkü aklı başında her devlet öncelikle kendi geleceğini garanti altına almanın hesabını güder. Rejim’in yararına olaya müdahil olmanın hüsranla sonuçlanacak bir adım olduğunu bile bile onun yanında yer almak anlaşılır gibi değil. Zira, Suriye’de devam eden savaş dış güçler tarafından hariçten yönetiliyor. Bu güçler, iç savaşın bir parçası olmamak için olaya doğrudan müdahil olmaktan şiddetle kaçınıyor. Gel gör ki Rusya tam da bunu yaptı; çatışmayı dışarıdan yöneten güçlerden biri iken geldi bölgedeki savaşın bir parçası olup çıktı!
Suriye savaşının muhtemel ömrü 2018 yılı sonudur. Bu zamana kadar önümüze çıkabilecek en kuvvetli senaryo şu olabilir:
2016 yılı Rusya ve İran başta olmak üzere Amerika, İsrail vd. ortakların askerî operasyonlarının belirleyici olacağı bir yıl olacak. Bu yıl boyunca Türkiye üzerinde baskı kurularak, İran’a ve Rusya’ya karşı Suriye savaşına fiilen çekilmesi için girişimler yoğunlaştırılacak. Kanaatimce bunu başaramayacaklar. Çünkü Türkiye gerçekten akıllı bir siyaset güdüyor ve hasımlarının kendisinden ne istediklerini çok iyi biliyor.
Türkiye’nin olaya fiilen müdahil olma hususunda ağırdan alması durumunda malum güçler askerî operasyonlarını Suriye’nin güney ve güneybatı bölgelerine yönlendirecektir. Nitekim, Suriye savaşının en başından beri bir numaralı hedefi İsrail’in güvenliğini garanti altına almaktır. Bu yüzden malum güçler kalan süreyi İsrail’in güvenliğini temin edecek bir güvenlik şeridi oluşturmak için kullanmak isteyecektir.
2016 yılı hem Rusya’nın hem de İran’ın ülkelerini baştan sona saracak ağır ekonomik krizler yaşayacakları bir yıl olacak. İran’ın dondurulmuş mallarının çözülmesiyle alacağı milyarlarca dolar, Suriye’deki savaşa müdahil olmasının bedeli olarak Rusya’ya ödenecektir. Ne var ki bu meblağ, petrol fiyatlarının sert düşüşü ve düşürülen uçak olayından sonra izlediği yanlış politikalar neticesinde fena halde bozulan Rus ekonomisini kurtarmaya yetmeyecektir.
Dolayısıyla, üç beş ay içerisinde Suriye’den tamamen çekilmediği takdirde 2017 ve 2018 Rusya’nın felaket yılları olacaktır. Esasında Rusya’nın Suriye’de kalması Amerika’nın çok istediği bir durumdur. Çünkü Amerika yeni bir strateji izlemektedir:
Amerika, her iki devletin parçalanmasını hızlandırmak için Rusya ile Türkiye’nin Suriye’de karşı karşıya gelmesini istemektedir. Zira, Amerika Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak kalmasına razı gelmemektedir. Keza, Rusya’nın da büyük bir federatif devlet olarak yaşamasını arzu etmemektedir. Dolayısıyla, iki ülkeyi karşı karşıya getirmeyi başaramasa bile Amerika, Rusya’yı parçalamaktan vaz geçmeyecektir. Aynen Afganistan savaşında olduğu gibi Rusya’nın ekonomik ve güvenlik dengesini bozarak, bozulan dengenin getireceği kaos ortamında özellikle Rusya’nın güney kesiminde ve Çin’in kuzey kesimlerinde yer alan bölgeleri Rusya Federasyonu’ndan ayırmayı deneyecektir. Böylece Amerika, bir sonraki adımda hedefine koyduğu Çin’i de etnik vb. çatışmaların körüklediği ateş çemberiyle kuşatmış olacaktır.
Rusya’nın parçalanması, ülkenin güney kesiminde yer alan cumhuriyetlerden başlayıp tâHindistan’a kadar farklı etkiler doğuracaktır. İran ise Suriye savaşı bittikten sonra kalan ömrünü duvarların ardında tamamlayacaktır.
Görünen o ki, önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde bazı ülkelerin yapısı bütünüyle değişecektir. Bu ülkelerin bir çoğunda iç savaşlar yaşanacak, halklar birbirini öldürecek! Böylece devletler kendi kendilerini yiyip bitirecek. İşte Türkiye bu süreci iyi yöneterek parçalanmaktan kurtulabilecektir. Bunu da ancak ülkenin birlik ve bütünlüğünü koruyabilecek sağlam yeni bir yönetim yapısı oluşturarak başarabilecektir. Zira, mevcut parlamenter sistem, kesinlikle ülkenin karşı karşıya olduğu bu kaos ve bölme tehlikesiyle baş edebilecek bir kapasiteye sahip değildir.
Çeviri: Fethi Güngör