Rachel Corrie ismini hatırladınız mı?

Onu en çokta annesine yazdığı mektupla ve “Zulüm bizdense ben bizden değilim’’ sözleriyle mi hatırlamalıyız?

Yoksa bir Amerikalının Filistin topraklarında yaptığı mücadeleden mi?

Kimdi bu Rachel Corrie?…

Rachel Corrie 10 Nisan 1979 tarihinde dünyaya geldi. Washington’da büyüdü. The Evergeen State Collage’da sanat dersleri aldı. ISM (International Solidarity Movement-Uluslararası Dayanışma Örgütü) gönüllüsü Amerika’lı bir barış aktivistidir.

Filistin’e gitti. Onlarla dost oldu. Çocuklara İngilizce öğretirken onlardan da, Arapça öğreniyordu. Filistin’deki çocukları anlatırken: “Buradaki yaşayan çocukların evlerinde bomba delikleri var. Bu insanlar, İşgalci İsrail ordusunun duvarları altında yaşıyor. Buradakien küçük çocuk bile, “yaşanılanların diğer dünya çocuklarının yaşadıklarıyla yakından bir ilişkisi olmadığının farkında” diyordu.

Yaşadıklarını ailesine gönderdiği maillerde anlatırken; Bir gün, “Refah’tayım ama güvende hissediyorum.” diyordu babasına; annesine yazdığı başka bir mailde “Yanlarında kaldığım ailenin evine dün bir bomba isabet etti. Tam çay servisine hazırlandığım ve iki küçük bebekle oynadığım sırada evin tüm camları aşağı indi.” diyordu. Rachel Filistin’i, Gazze’yi tüm gerçekliği ile yaşıyordu.

Henüz okulunu bitirmemesine rağmen Gazze’ye gidip ISM’ye katılıp Oympia ve Refah arasında ”kardeş şehir ” projesini başlatma önerisinde bulundu. Bu projeye yeterli ilgi gelirse, İsrail’in Gazze’de insan kıyımı yapamayacağını düşünüyordu.

O neyi hayal ediyorsa onun için mücadele etti, kısacık hayatında. Bütün dünyanın lal hallerine aldırış etmeden“Zulüm bizdense ben bizden değilim’’ dedi, tarafını seçti. Hem de şimdilerdeki gibi klâvye mücahitliğiyle yetinmedi, şartlar umurunda olmadı, evine dönmedi. ‘’Amerika vatandaşı bir insan’’ Filistin’de tanıştığı eczacı dostu Samir Nasrallah’ın evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında durdu. 23 yaşındaki Amerikalı barış eylemcisi Rachel Corrie, yıkımı engellemek için bedenini siper etti. 3 saat bir mücadele verdi. Ama ne bedeni, ne de Amerikan vatandaşı olması dozerleri engelleyebildi.

Vicdan diye haykırdı, hakkı ve hakikati bağırdı, insafa çağırdı. Ancak kalbi taş tutmuş sürücü, buldozeri Rachel’in üstüne sürdü.İleri geri iki defa manevra yaparak Rachel’iezdi. Kafatası kırılmış, kaburgaları parçalanmış, akciğeri delinmişti…

Hastaneye götürüldüğünde çoktan ölmüştü.

Neden bu kız ölüm kokan topraklarda, evinden kilometrelerce uzakta ölümü göze almıştı?

Neydi onu bu duygulara itip Filistin’e getiren şey?

Hangi his onu fakir Filistinlilerin evini yıkmaya gelen dozerlerin önüne çıkartmıştı?

Bu sorulara ölümünden kısa bir süre önce annesine yazdığı mektupta cevap veriyor:

‘’Evet, yine dans etmek istiyorum, erkek arkadaşlarım olsun istiyorum, iş arkadaşlarıma karikatürler çizeyim istiyorum, ama bunu durdurmak da istiyorum. Burada gördüklerime inanamıyorum, yüreğim dehşetle doluyor. Düş kırıklığı içindeyim. Dünyamızın temel gerçekliği bu olduğu için düş kırıklığı içindeyim. Bunu durdurmak istiyorum.”

Buradayım, çünkü ölen insanların çoğu çocuk demişti.

Bu dünyadan gideli 15 yıldan fazla oldu. Yıllar geçse de unutulmaması gerekeninsanlardan birisi olduğuna inanıyorum.

Amerikalı bir kız Filistin için ölüyorsa, bunu dünya sürekli hatırlamalıdır.

Rachel ismi Filistin’de çok sayıda okul, hastane ve yeni doğmuş çocuğa verildi. Onun hatırasına çok sayıda film, tiyatro yapıldı ve kitaplar yazıldı. Rachel Corrie’nin Filistin’den ailesine yazılan mektuplar derlenerek “Bırakın Tek Başıma Direneyim” adıyla kitap olarak yayımlandı.

Bir sözünde şöyle diyor;

“Filistin’den döndüğümde uykumda kâbuslar göreceğimi, burada olmadığım için suçluluk duygularıyla kıvranacağımı biliyorum. Buraya gelmek hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. Oraya geldiğimde deli saçması şeyler söylersem ya da İsrail ordusu beyazları vurmama konusundaki ırkçı eğilimlerinden vazgeçip bana bir şey yaparsa şu yargıya varmakta hiç tereddüt etmeyin. Dolaylı olarak desteklediğim ve hükümetimin başlıca sorumlusu olduğu bir soykırımın göbeğindeyim.”

Henüz 10 yaşındayken mezunlar töreninde yaptığı bir konuşmasında ise bunları haykırıyordu:

“Diğer çocuklar için buradayım.

Buradayım çünkü umursuyorum.

Buradayım çünkü dünyanın dört bir yanında çocuklar acı çekiyor ve her gün 40.000 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor.

Buradayım çünkü bu ölen insanların çoğu çocuk!

Yoksulların hemen yanımızda olduğunun farkına varmalıyız, onları görmezden geldiğimizin…

Bu ölümlerin önlenebilir olduğunu anlamalıyız.

Üçüncü dünya ülkelerindeki insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü, güldüğünü ve ağladığını anlamalıyız.

Onların bizim rüyalarımızı, bizim onların rüyalarını gördüğümüzü,

Onların biz, bizim onlar olduğumuzu…

Benim hayalim 2000 yılında açlığı sona erdirmek!

Benim hayalim yoksullara bir şans vermek!

Benim hayalim her gün 40.000 kişinin hayatını kaybetmesini engellemek!

Geleceğe bakar ve orada parlayan ışığı görürsek benim hayalim gerçek olacak.

Açlığı görmezden gelirsek bu ışık sönecek.

Hepimiz birlikte çalışır ve destek verirsek bu ışık büyüyecek ve yarınlar için umut olacak.”

23 Yaşında Amerikalı bir kız bize; ırkı, dini, kimliği ne olursa olsun “ insan olmanın değerini tekrardan hatırlamaya hep devam ediyor”

RachelCorrie geçti bu dünyadan..

İz bırakarak, insan olarak, mücadele ederek, vazgeçmeyerek.

Ve bizlere büyük misyon ve manalar bırakarak aramızdan ayrıldı…

Klavye ve sosyal medya mücahitleri bizler için, hep hatırlanacak kıymetli hikayesiyle..