Rusya’nın, Ukrayna’yı işgal girişiminin üzerinden bir ay geçti. Şimdiye kadar ortaya çıkan manzara, Rusya’nın göründüğünden çok daha zayıf ve büyük bir stratejik düşünceden yoksun olduğunu gösterdi. Kalan zamanda, Ukrayna’daki nihai sonuçlar ne olursa olsun, Rusya’nın Batı karşısındaki pozisyonu, ya mahcubiyet ve mağlubiyet üzerine ya da durdurulması gereken saldırgan bir tiran üzerine kurulacak. Kısaca her hâlükârda Rusya kaybetmiş olacak.

Putin başından beri büyük bir devlet adamı, öngörülü bir stratejist ve kurnaz bir diplomat gibi davranmayı beceremedi. Şimdilerde sıklıkla dillendirdiği kimyasal veya nükleer silah tehdidi, onun kendi ülkesinin çıkarlarını gözetemeyecek derecede kaba bir siyaset taraftarı lider olduğunu gözler önüne seriyor.

Putin, Amerika’nın kendisine oynadığı “rakibini şeytanlaştırmak” ve “çatışmayı ahlaki bir alana çekme” vizyonunu nasıl olduysa fark edemedi. Aslında Başkan Joe Biden’ın göreve geldiği andan itibaren kullandığı retorik ve benimsediği dış politika yaklaşımı, yakın gelecekte dünyanın “otokrasiler ve demokrasiler” arasında yeni bir mücadeleye sahne olacağını açık bir şekilde işaret ediyordu. Böylesi ağır bir atmosferde Putin’in yapması gereken, Biden’ı boşa çıkaracak hamleler yapmak ve bu bağlamda müzakereci bir yaklaşımı ön plana çıkarmaktı. Fakat o, tam da Biden’ın istediği gibi davrandı ve cehennemin tüm kilitlerini bir bir açmaya başladı.

Diğer taraftan Putin, Ukrayna’da büyük bir vekâlet savaşının içerisine çekileceğini de tahmin edemedi. Gürcistan, Kırım, Suriye ve Libya’da kazandığı özgüvene yaslanan Putin, Ukrayna’da büyük bir tuzak içerisine çekildiğini ya algılayamadı ya da algılamak istemedi. Gelinen noktada Batılı ülkelerin silah, mühimmat ve istihbarat sağladığı Ukrayna’nın Rus ordusuna verdiği büyük zararları, hep birlikte müşahede edebiliyoruz. Peki Putin, Ukrayna’da uğradığı zararları ve prestij kaybını nasıl telafi edecek?

Açıkçası Putin, Batılı müttefiklerin çıkarlarını ve amaçlarını anlamada büyük bir zafiyet gösterdi ve böylece kendisini ve ülkesini “kötülüğün simgesi” haline getirdi. Şimdi Putin, bu hesapsız ve ölçüsüz siyasetten nasıl geri adım atacak? Belli ki Amerika, Ukrayna’da, usta bir satranç oyuncusunun yaptığı zekice hamlelerle rakibini mutlak bir yanlışa sürükleme, siyaseti takip ediyor. Bu satranç oyununda Putin ve ekibi çok acemice davrandı. Zira Amerika’nın Ukrayna’daki amacının, Moskova’ya uygulanan cezalandırıcı yaptırımlarla Rus ekonomisini çökertmeyi ve nihayetinde Rusya’da rejim değişikliğine ulaşmayı amaçladığını öngöremedi.

NATO’nun sınırlarını doğuya doğru genişletmesinin ve de Avrupa’yı inşa etmede öncü bir rol oynamasının, kendi güvenliğine tehlike oluşturduğu gerekçesiyle Ukrayna’yı işgale yönelen Rusya’nın artık bu amaçtan saptığını söylemek mümkün. Nitekim Rusya’ya karşı yürütülen topyekûn ekonomik ve mali savaşın neticesinde ortaya çıkan beklenmedik koşullardan dolayı, Ukrayna’daki nihai hedefin Putin rejimini devirmenin önüne geçmek olduğu fark edilebiliyor. Diğer bir ifadeyle Putin, Ukrayna’da artık Rusya’nın jeopolitik güvenliği için değil kendi rejimini ve iktidarını korumak için savaşıyor.