Ben böyle bir şeyi şimdiye kadar ne gördüm ne de duydum.
Mübarek ay yavaş yavaş, anbean yaklaşmaktadır ya, mevzu Ramazan’dır ve herkesin anlatacak bir şeyleri muhakkak vardır.
Sıcak havalarda oruç tutmanın zorluğu; boğaz kurur, yutkunmakta zorlanırsın. Kışın kısa günlerine rağmen açlık ve soğuğun insanı nasıl da yorgun ve bitab düşürdüğü…
Anlata anlata bitiremezsin.
Ama şimdi anlatacağım başka bir hikâye…
Hikâye dedimse sözün gelişi, tastamam gerçek bu...
Bu eve taşınalı yaklaşık altı ay olmuştu.
Bu ay bitmeden Ramazan girmişti.
Her zaman olduğu gibi önce kirayı bir zarfa koyup, diğer harcamaları elde kalana göre yapmayı düşünüyordu.
Kızın sınav başvurusu, faturalar ve Ramazan için mutfak masrafı…
Fakat elde pek fazla bir şey kalmamıştı.
“Beklesinler bakalım biraz daha, Allah büyüktür.” diyerek kira zarfını aldı üst katta oturan ev sahibinin zilini çaldı.
Kapıyı Hacı abi açmıştı.
“Selamün aleyküm Hacı abi, nasılsın iyi misin? Buyur bu ayki kirayı getirdim.”
Hacı abi önce zarfa sonra da kiracısının yüzüne tuhaf bir şekilde baktı. Bakarken de, “Ah, evladım sana söylemi unuttuk demek ki…” dedi.
Canının sıkıldığını belli etmemeye gayret ederek, ‘Aha, evden çıkaracak’ diye geçirdi içinden.
“Neyi Hacı abi?”
“Evladım, ben Ramazan’da kira almıyorum. Dört tane dairem var, bugüne kadar hiç birinden Ramazan’da kira almadım. Kiracılarım Ramazan’ı rahat bir şekilde geçirsinler, oruçlarını sıkıntısız, huzur içinde tutabilsinler diye… Babadan kalma bir geleneği devam ettiriyorum.”
Şaşkınlıktan, ne diyeceğini bilemeden elinde kira zarfı öylece kala kaldı.
Nihayet,
“Sağ ol Hacı abi, Allah niyetini kabul etsin. Allah senden razı olsun” diyerek merdivenleri inmeye başladı.
Eve girince, yüzündeki şaşkın halden bir şeyler olduğunu anladılar,
“Ne oldu?” diye sordular.
“Hacı abi Ramazan’da kira almıyormuş” dedi mırıldanır bir şekilde.
Ev haklı da şaşırdı bu duruma. Zira onlar da böyle bir şeyi şimdiye kadar ne görmüş ne de duymuşlardı.
Kızına sınav başvuru tutarını verdi, faturaları aldı, hanımına da bir miktar para uzatarak,
“Ramazan eksiğini giderirsin, akşama bir de tatlı yap. Hacı abiye de ikram edelim” dedi evden çıktı.
Faturaları ödedikten sonra bakkala girerek beş tane Ramazan kumanyası yaptırdı.
Tam bakkalın karşısında bir mülteci kucağında çocuğuyla oturmuş gelenden giden bir şeyler istiyordu.
Bir kumanya poşetinin onun yanına bıraktı. Bir tane de az ileride caminin duvarında vardı. Ona da bir poşet bıraktı.
Kalan kumanya poşetlerini de ihtiyacı olan komşularına vermek üzere evin yolunu tuttu.
Kapıyı çaldı, hanımı tatlı tabağıyla açtı.
Tabağı aldı, ev sahibinin zilini çaldı. Tatlıyı “Afiyet olsun” diyerek uzattı.
Hacı abi önce teşekkür, sonra dua ederek uğurladı kiracısını.
İçeri girdiğinde ezan okunuyordu. Bir yudum su ile orucunu açıp akşam namazına durdu.
Namazı bitirdikten sonra ellerini semaya kaldırdı.
Duasını, “Allahım, ne güzel kulların varmış…” diyerek tamamladı.