Tehdit, şantaj ve terörün gücüyle siyaset yapan HDP’nin önündeki eylem büyüyerek devam ederken, pek çok kirli yüzü de ifşa ediyor. Çocuklarını PKK terörünün elinden kurtarmaya çalışan ailelere, örgütün eline esir düşmüş asker ve polis yakınlarının da katılmasıyla süreç yeni bir hal aldı.

İşte tam burada terörün ve efendilerinin işine gelmeyen her durumu fırsata çevirmeye çalışan lağım fareleri harekete geçecektir. Çünkü onlar “şantaj, ajitasyon ve manipülasyon” konularında oldukça mahirdirler. “Yeniden çözüm süreci” adı altında PKK’nın muhatap alınması için her türlü gayreti sarf edeceklerdir.

HALKIN SESİ DEVLET GÜÇLÜ OLDUĞU İÇİN ÇIKIYOR

Ailelerin teröre karşı korkusuzca seslerini çıkartabilmelerinin sebebi, “devletin kanton siyasetini açılan hendeklere gömmesi” ve TSK’nın Suriye ve Irak’ta sergilediği olağanüstü gayretlerdir. Eğer devlet son birkaç yıldır bölgede terörün belini kırıp, kendi inlerinde onları yok etmeyi başaramamış olsaydı, bugün hiçbir Kürt, bu küresel terör yapılanmasına karşı sesini yükseltemezdi. Bu, devletin başarısıdır. Bu başarıyı gölgeleyecek her girişim, bu güne kadar ödediğimiz bedellere ihanet olur.

HDP’nin tutuklu eşbaşkanı Demirtaş‘ın ailelere destek açıklaması böylesi bir tehlikenin işaret fişeği olarak okunmalıdır. Demirtaş, açıklamasında ailelerin iktidar tarafından kandırıldığını söylese de, HDP’nin kapısında eylem yapılmasını, PKK’nın siyasi uzantısının “çözümün adresi” olarak okunması gerektiğini söylüyor. Ayrıca, terörist başı Öcalan‘ın konuya müdahale ederek inisiyatif almasının sağlanmasını ve konunun meclise taşınmasının elzem olduğunu vurguluyor.

CHP’li Bekaroğlu ise daha da ileri giderek Demirtaş’ın serbest bırakılıp adeta bir “barış elçisi” gibi Kandil’e gönderilmesini salık veriyor. O da, meselenin TBMM’ye taşınmasını talep ediyor.

İşte asıl tuzak buradadır. Davutoğlu ve diğer ihraç edilen Ak Partililerin “yeniden çözüm süreci”ni dillendirmeleri tesadüf değil. Aynı şekilde örgütün kontrolündeki belediyelere “kayyım atanmasını ve Kaftancıoğlu kararını eleştiren” kişilerin İslami camianın gazetelerini linç ettirerek istifa etmeleri ve soluğu “bölücü-İslamcı-solcu ya da liberal” görünümlü çevrelerin yanında almaları boşuna değil.

BENZEMEZ GÖRÜNSELER DE AYNILAR

Davutoğlu ve Babacan’ın destekçileri “liberallerden İslamcılara” uzanan geniş bir yelpazeyi temsil ediyor. Çok küçük bir azınlık olsalar da, seslerinin çok çıkacağı ve bölücülerin planlarına hizmet edecekleri açık. Sonuçta Bekaroğlu’nun eski Refahlı; HDP’nin vitrinindeki Ayhan Bilgen ve Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi şahısların Mazlum-Der gibi İslami tandanslı çevrelerden geldiği unutulmamalı.

Allah’tan Tunceli’den Hakkari’ye kadar tüm bölgede teröre karşı yapılan eylemler “halkın çözümden ne anladığını” ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı da, konunun bu bölücü çevreler tarafından nasıl istismar edileceğini bildiği için çocukların kurtarılması için TBMM’de bir komisyon kurulmayacağını ve HDP’nin muhatap alınmayacağını söyleyerek PKK’ya nefes aldırmaya çalışanları hüsran uğrattı.

Fakat tehlike geçmiş değil. HDP önündeki eylemlerin açık ve net olarak PKK’yı hedef alması, siyasi uzantısının terörle doğrudan kurduğu ilişkinin ifşa edilmesi bu tehlikeyi bertaraf edecektir.

Algı operasyonu yürüterek örgütü yeniden meşru muhatap haline getirecek her türlü çabayı ancak ailelerin tavrı ve devletin olayı ciddiyetle takip etmesi akamete uğratabilir.

“PKK’nın tamamen tasfiye edilmesi, çökertilmesi ve diz çöktürülerek teslim alınmasından” başka hiçbir çözümün, derdimize derman olmayacağını her platformda yüksek sesle söylememiz gerekiyor.