Habil, Kabil kıssası herkesin malumudur. Yeryüzünün işlenen ilk cinayetidir. İnsanın işlediği ilk suçtur. Hıristiyan kaynaklardan beslenenler insanın işlediği ilk suç olarak Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın yasak meyveyi yemesini görürler, oysa o suç değildi ama burada değinemeyeceğim bir mesele, ayrı bir yazı konusu. Geçelim. Habil, Kabil kıssası üzerinden birçok yorum çıktı günümüze kadar. Örneğin Ali Şeriati meseleye Marksist pencereden yaklaştı. Ali Şeriati’ye göre kardeşlik duygusu, ortak ürün gibi duygular sona ermiş, mülkiyet başlamıştı. Şeriati’ye göre Kabil yeryüzünün ilk kapitalistiydi. Freud ise mevzuya cinsellik üzerinden yaklaşır. Freud’a göre Kabil’in cinsel duyguları üst düzeydeydi ve o Habil’in nişanlısını elde etmek için her şeyi yapabilirdi. Oysa durum farklı. İki isim de meseleyi yanlış yorumladı.
Kabil, kapitalist değildi. Öyle olsaydı Habil koç ikram ederken, Kabil ürünün kötüsünden ve az miktarda buğday ikram etmezdi. Kapitalist mantık, daha çok kazanmak için cimrilik yapmaz. Kabil, cinsellikle de yaklaşmadı. Evet kız güzeldi ama Kabil, onun Habil ile evlenmek isteyeceğine ihtimal vermiyordu. Düğüm burada çözülüyor zaten. Kabil, yeryüzünün ilk tağutu ve ilk narsistiydi. Kabil şartlar ne olursa olsun karşı çıkacak ve cinayeti işleyecekti. Çünkü Kabil’i narsist ve tağut yapan özelliği boyunduruk altına girmek istememesiydi. Onun asıl gayesi karşı çıkmak, karşı çıkarak onun istediği gibi olmasını sağlamaktı. Kuralı, şeriatı, Allah’a boyun eğmeyi reddetmişti. –Araya gireyim. Fuzuli’nin Saadete Ermişler’in Bahçesi kitabından. Allah peygamber çocuğu olmasına rağmen, peygamber çocuğunu öldüren Kabil’e bütün cinayetlerin günahlarını yüklediyse, kıyamete kadar lanetlediyse; Hz. Âdem’in cennetin kapısında nurunu gördüğü Hz. Muhammed’in (sas) evlatlarına, Ehli Beyt’ine saldıranlara ne yapar?- Dünyada tağut ilk o zaman ortaya çıktı. İnsan yeryüzüne gelir gelmez, düzeni kurduğunda düzeni yöneten olmak istedi, yaratıcıyı unuttu, peygamber çocuğu olmasına rağmen. O günden beri de dünya Allah’a boyun eğenlerle, Tanrı olmak isteyenler ve onlara boyun eğenlerin mücadelesine şahit olmakta. Ve bu küçümsenmeyecek bir mesele. Bugün dünyayı yönettiğini zannedenler, dünyanın Tanrısı olduklarını düşünüyor ve İslam’ın her meselesinin karşısına batıl bir alternatif sunuyor. “Ne olacak canım”cılar farkında olmadan tağuta, yapay tanrılara, Kabil’e boyun eğmiş oluyor.
Bir çocuğun iki köpeği varmış. Birinin adı İyilik, diğerinin adı Kötülük, onları dövüştürüyormuş. Kim kazanıyor diye sorana “Ben hangisini daha çok beslersem o” diye cevap veriyormuş. Sembolik olarak bakarsak burada çocuk, Allah’ı temsil eder çünkü neticede kontrol ondadır. Dünya da iyilik ile kötülüğün kavgasını. Ya biz? Biz köpeklerin boğazından geçen lokmayız.
Hangisine talip olacağız? İyiliğe mi yoksa kötülüğe mi lokma olacağız? Menfaat mi Hak mı? Kabil mi Habil mi? Dünya mı ahiret mi? Hangi köpek Allah’ın izniyle bizim sayemizde doyacak?!