Hafta içi danışanım, bana şunları anlatıyordu: “Hocam, her gün çocuğumun vücudunu kontrol etmeye çalışıyorum. Darp, yara, çizik bir şey var mı, diye. Ayrıca televizyonlarda görüyoruz her gün; kendini koruyamamasından çok korkuyorum. Taciz, tecavüz… Bini bin para! Evden bile dışarı çıkarmıyorum, başına bir şey gelebilir diye. Ekmek almaya dahi göndermiyorum. Özellikle son zamanlarda ciddi çatışmalar yaşamaya başladık. Dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla top oynamak istiyor. Ama ben çok korkuyorum…”

Paranoya, birçok duyguyu içinde bulunduran ruhsal bir tedirginlik durumudur. Kişi, korku, tedirginlik, suçluluk gibi duyguları yoğun yaşayarak gündelik hayatında başına gelecek tüm ihtimallerin kötüsünü düşünür ve bu kötü durumlara çözümler üretmeye çalışır. Üretemediği noktalarda da korkuları yoğun hissederek kendini kabuğuna çeker ve tamamen güvenli hissettiği bölge veya bölgelere kendini hapseder. Bu bölgeler kimi zaman tek bir ilçe, tek bir mahalle, tek bir sokak iken kimi zaman evin tek bir odası bile olabilir.

Paranoyanın genetik ve çevresel etkileri söz konusudur. Ailenin çocuğunu yetiştirirken takındığı davranışlar ve kullandığı telkinler bu paranoya düşünce havuzunu olumlu / olumsuz besler. Özellikle küçük yaşlarda kullanılan “Oraya gidersen düşersin, dikkat et başına bir şey gelir, polis amca kızıyor bak, (hiç tanımadığı halde) bak abi kızıyor, seni kaçırırlar, kediden uzak dur, tırmalar” tarzında gerçekdışı ve gerçekleşmesi kesin olacakmış gibi söylenen cümleler, çocuğun hafızasında derin bir yer kazır ve çocuk, bu cümleleri hayatının geneline yayarak hayata karşı aşırı ve ciddi güvensizlik duygusuna bürünür.

Çevresel etkenlerde medya da maalesef ki paranoyayı beslemektedir. “Türkiye’deki problemleri çözmeye çalışan” televizyon programları, nice aile hayatlarını yukarıda bahsettiğim örnekteki gibi mahvediyor. Sanki ülkemizde ahlaksızlık diz boyu, her an herkes herkesle kaçabilir, çiftler birbirlerini aldatabilir, yakın arkadaş da olsa akraba da olsa birbirlerini öldürebilir, amcası, dayısı, kuzeni potansiyel taciz / tecavüzcü gibi bir profilde “insanlara güvenmeyen, korkulu ve paranoyak” bir toplum yansıtmak; akabinde de halkın kahramanı gibi tavırlara girmek ve sorduğunuzda da bu programları halk istediği için yapıyorum, modunda olmak gerçekten içler acısı. Tamam bu tarz vakalar olabilir lakin gündemde tutulduğu kadar yoğunlukta değil. Varsa da ne yapacağız, “kadercilik” mi oynayacağız? Kaderde bir şeyler yaşamanız gerekiyorsa, bunu siz engelleyemezsiniz zaten. Tedbir almak, bilinçli olmak, yönlendirmek önemli tabiki ama tedirgin ve korkulu hallerle bunu her an yaşayacakmış gibi durumda bulunmak, çok da sağlıklı olmayacaktır.

Paranoya, etkileri, yaşam alanı, hissedilenler, yapılması gerekenler yazmakla, söylemekle bitmez. Ve paranoya durumunda olan insanların o tahrip hayal dünyası, tasvirlere sığmaz. Ama içtenlikle söyleyeceğim tek şey var ki; yoğun güvensizlik, dışlanılmışlık, yalnızlık, suçluluk yaşıyor, sürekli yaşadığınız ve yaşayacağınız olayları düşünüyor ve de korku, güvensizlik yaşıyorsanız, lütfen profesyonel destek alınız.

Selam ve dua ile