İnsanların kazandığı paradan ziyade paranın kazandığı insanların çağında yaşıyoruz ne yazık ki…
Paranın iktidarında ateşle kavrulan dünyanın çevrelediği hayatlarımız birer pul olup yanıyor.
Savuran rüzgâr, zamanın tik taklarını duymazlıktan gelerek intihara gönüllü olduğumuz tarlaların üzerine bırakıyor küllerimizi.
Küllerimizden doğar mıyız dersiniz yeniden?
…
Zaman ve mekân bize emanetti hani.
Ne yaptık biz onlara?
Merhamet, sevgi, umut, vefa, inanmışlık, adanmışlık ve sonsuzluğa uzanan mefkûrelerimiz nerede?
Nerede o yoksul bakan gözler?
Nerede gönlü bereketli yüzler?
Nerede sağanağında yıkandığımız sözler?
Bu soruların çarmıhına asılmaya kaçımız gönüllü, bilir misiniz?
…
Yenildik… Yenildik… Yenildik…
Çünkü tamah etti nefis, bütün yeryüzü tarlalarına…
Burası benim, orası senin diyerek parsellemeye çalışılan topraklar için bir birileriyle savaşan insanlar kan akıttı ve sınırlar çizdi durdu.
Çevreledi çevreleyebildiği kadar alanı.
Bir hengâmenin ortasında kaldık.
Peki, ama biz ne yaptık?
Emanet olduğunu unuttuğumuz toprağa, biz ne ektik de ateşler sardı etrafımızı…
Para, şöhret, güç, hırs, kin ve nefretin tohumlarını kim tutuşturdu elimize de ardından hepsi bir kerede saplandı yüreğimize…
Aşk, inanç ve ümidin sarayına nazır can evimizi kim döndürdü bir moloz yığınına…
Gelin içine düştüğümüz kör kuyulardan çıkmak için son bir umut el ele verelim.
Hep birlikte halimize ağlayıp gözyaşıyla yeşertelim yarınımızın dualarla tütsülenmiş buğday başaklarını.
Hem kendi içimizdeki kavgaya dur diyelim hem dışarıdaki yangına karınca misali su serpelim.
Sivrisineğin yaptığını hatırla…
Modern çağın firavunlarının paradan kurduğu piramitlerin kader planında yerle bir olacağı günler de bir gün gelecek.
Bu devran hep böyle sürüp gitmeyecek.
Kazandığı parayla bütün insanlığa –hâşâ- ilahlık taslayanların imparatorluğu bir gün başlarına yıkılacak.
Önemli olan sen, ben ve hepimiz nerede durduğumuzu bilelim.
Ayaklarımızı yere sağlam basalım ki önümüze açılan yarıkları erken fark ederek uçurumlara düşürmeyelim yüreğimizi.
Yer kaysa da altımızdan toprağa eğilip bükülmeden dimdik gömülelim.
Zaman madeninde mesafeleri ekmenin kazandıracağı gökteki yıldızlardan dipsizlik çölündeki incilere varıncaya kadar uçsuz bucaksız bir zenginliğin yerine bir başkasını koymayalım.
Unutuşun, kazandım derken kaybedişin yanılgılarını bir kenara bırakarak bütün dünyaya her şeyden önce kalbini ve çağın tazyikleri karşısında durmasını sağlayacak cesaretini hatırlamayı teklif edelim.
Zira bu iki şey bizi onardığı gibi küresel ve bireysel çıkar hesaplarının rakamlarına boğulan herkesin hayatına da çeki düzen verebilir.
Farkında olmasak da bazen unutsak veya unutmuş gibi yapsak da 7’den 70’e herkesin sevgi dolu bir dünyada yaşamaya ve bu yaşadığı hayatı doğruluktan şaşmayacak emin adımlarla sonsuzluk diyarına taşımaya ihtiyacı var.
Değilse insanlığın başına heyula gibi çökenler göz önünde…
“Paranın kazandığı insanlar…”