Birkaç hafta önce ‘Sapkın ve zararlı neşriyatlar nasıl önlenecek’ başlıklı bir köşe yazarak, Bizim mahallede dikkatsizlikten veyahut yabancı kaynaklardan intihal ile felakete ve itikadi sıkıntılara sebebiyet verecek yazar ve kitaplardan bahsetmiştim.

Bunların arasında ‘Şifalı Bitkiler’ ismiyle piyasada bolca bulunan, eser demeye bin şahit, taklit edile edile aslının ne olduğu ve neler ihtiva ettiği unutulan kitaplar en ön sıralarda yer alıyorlar.

Arif Pamuk Şifalı Bitkiler ve Emraz kitabının girizgâhında, “Bu kitapta bulunan terkipler asırlarca tedavi maksadıyla kullanılmış ve Avrupa üniversitelerinde de ders olarak okutulmuş” diyor.

Avrupa tamam da, kitabındaki facialar Müslüman hekimler tarafından hastalarına tavsiye ediliyor mu?

750 yıl öncesinin hurafelerini günümüze taşıyan, hiçbir ilmi mahiyeti olmayan şüpheli ve sakıncalı hatta haram olan hurafeleri tedavi diye tavsiye eden sözde şifalı bitkiler kitabının yazarı Arif Pamuk, Basur tedavisi için ‘Makat domuz yağı ile yağlanır’ diye yazıyor.

Hemen altında ise, ‘Köpeğin kafatası kemiğinin külünü’ tavsiye ediyor.

Bu nedir şimdi…

“Müslümanın ne işi olur domuz yağıyla, köpeğin kafatasının külüyle…” diye düşünerek İhsan Şenocak Hoca’dan görüş aldım…

Aynen şöyle:

“Zaruret halinin dışında domuzun hiçbir şeyinden istifade edilmez. Haramdır. Ama bir ilaç sadece onda bulundu, insanlar başka şeylerde bulamadılarsa hasta da risk altındaysa o zaman domuzdan geçici bir süre, tam tedavi bulunana kadar istifade edilir. Normal halde domuzun her şeyi haramdır. Ezcümle domuzun yağını kullanmak, bedenimize sürmek caiz değildir.”

Arif Pamuk’a sordum…

Bana Arapça bir eserden sayfalar gönderdi.

Kitaptan bir kısmı daire içine alarak; “Beyefendi domuz eti haramdır. Bu mutlak olarak böyledir. Tıbben bazı organlarında eski hekimlerimiz faydalanmışlardır. Onlar bizlerden daha ince düşünen âlimlerdir. Onlardan bir tanesi de 750 sene önce yaşamış fotokopisini gönderdiğim eserin sahibidir” şeklinde cevap verdi.

Daire içine aldığı kısmı gazetemiz yazarlarından değerli bir hocama okuttum;

“Burada ‘domuz otu’ yazıyor ‘Domuz yağı’ değil. Domuz otu bal ve biberle karıştırılınca saç bitirir…’ diyor” dedi.

Bunun üzerine Arif Pamuk’a;

“Hocam sen bu kitabı hurafelerle doldurmuşsun. Müslümanlara domuz yağını ilaç diye tavsiye ediyorsun. Hem ‘Köpeğin kafatası kemiğinin külünü’ de deva diye kitabına almışsın. Yani köpeğin kafasını kesip kopartacak, sonra yakacak ve sonra da küllerini mi kullanacağız. Böyle saçmalık mı olur? Bu kitabı bir an önce bütün Türkiye’den toplatmalısınız. Toplatmazsanız ben bunu kamuoyuyla paylaşacağım.” Dedim.

Dedi ki: “İyi olur bütün Osmanlı arşivlerindeki hekimlerimizin kitaplarının imhası için, Hadis kitaplarının, İslam âleminden toplanıp yok edilmesine vesile olursunuz. Tıpla ilgili Peygamberimizin hadisleri vardır.”

Arif Pamuk bana Diyanet yayınlardan Resülullah’ın ‘Deve Sidiği’ hadisesinin yer aldığı bir sayfayı domuz yağı ve köpeğin kafatası külüne delil gösterdi.

“Hocam, bu hurafeleri bugün şifa diye Müslümanlara satıyor ve yıllardır para kazanıyorsunuz. Şimdi bu helal kazanç mıdır? Bu kitabı toplayıp içindeki saçmalıkları hurafeleri ayıklayarak yeniden piyasa sürmelisiniz. Bir hafta düşün, ayıklama meselesinde istersen sana yardımcı da olabilirim.” Dedim.

İsmini vermeyerek yaklaşık iki ay süre tanıdığım Arif Pamuk son olarak şunları söyledi:

“Diyanet İşleri’nin yıllardır basarak okuttuğu kitapların içindekileri de okuyunuz. Bana yaptığınız teklifi Diyanet Başkanlığımıza herhalde yaparsınız.”

Arif Pamuk’un Müslümanlara domuz yağı tavsiyesi umurunda değil…

Yıllarca bu ve benzeri hurafeleri şifa diye kitaplarına koyarak, helal ile haramı bir birine karıştırarak sattı.

Para kazandı…

Kazandığı paranın helal mi, haram mı olduğunu düşünmeden yaptı bunu…

Helalden haramı ayıklaması için kendisine bir fırsat verdim…

Elinin tersiyle itti…