Dünya genelinde çoğu sosyal bilimcinin özgürlük kavramını birçok çalışma ile ele aldığını biliyoruz. Ama ortak bir kanaat veya özgürlüğün ne olduğuna dair ortak bir tanım var mı diye sorarsak cevabın ‘yok’ olmasından öte ‘imkânsız’ olması daha gerçekçi duruyor. Farklı ideolojilere sahip sosyal bilimcilerin farklı bakış açıları toplumdaki bireylere de yansımış durumda.
Muhafazakârlar açısından özgürlükler geleneksel olanı yozlaştırmadığı takdirde kıymetli iken liberallerin bu konuda da ortak bir noktada buluştuğunu söylemek ise zor. Her ne kadar S.Mill’in ultra serbestlik açısından özgürlüğünü ele alan ve kıymetli gören liberal sosyal bilimciler bulunsa da çoğunun farklı düşüncede olduğunu da görmek mümkün.
Ülkemizde ise özgürlük açısından yapılan tartışmaların özüne baktığımızda geçmişte kendini muhafazakâr veya dindar olarak nitelendiren insanların devlet eliyle özgürlükleri kısıtlandığında bu duruma çok az sosyal bilimci karşı çıkmıştı. Bunun yanında çoğu akademisyen veya demokrat olduğunu söyleyen bürokratların, devletin özgürlükleri kuruluş ilkeleri çerçevesince kısıtlayabileceğini söylemesi muhafazakâr ve dindar kesimin hafızalarında yer edindi.
Günümüz itibariyle ise yapılan özgürlük tartışmalarını dindar veya muhafazakâr kesimin tek kulakla dinlemesinin veya kulak kapamasının temel sebebi geçmişe dayanıyor. Özgürlüğü her açıdan savunmayıp sadece konu kendi görüşü veya kendi menfaati olduğu zaman dile getiren bir kesim Türkiye’de başkalarının özgürlüğünü önemsemediği için bu kavram tam anlamıyla hukuksal açıdan toplum yararına çözüme kavuşacak bir noktaya gelemiyor. Sorun merkez-çevre açıklamasıyla özgürlük kavramını merkezin çevre için değil kendisi için yorumlamasında yatıyor.
Artık işin içinden çıkılamaz yönü olarak da terör faaliyetlerine veya örgütlerine yönelik sahiplenici söylemlerin bile ifade özgürlüğü olarak değerlendiren AYM kararından sonra özgürlük kavramının milliyetçi-muhafazakâr, demokrat-liberaller arasında daha da derin bir uçuruma sebep olduğunu görmek özgürlük kavramı üzerinde ortak bir görüşün henüz ülkemizde olamayacağını gösteriyor.