Türkiye siyasetinde sıklıkla kullanılan bir metafor vardır: Ruh. Özellikle “68 ruhu” söylemi sadece Türkiye’de değil dünyada da yaygın bir klişeye döndü. 

Tabii son dönemde siyasi literatürümüze yeni “ruh”lar daha eklendi. “Gezi ruhu”, “15 Temmuz ruhu” ve “Yenikapı ruhu.”

İlgili durum ve olaylara atıf yapıldığında, mevcut sorunların o “ruh”ların canlanmasıyla çözüme kavuşabileceği veya çözümü kolaylaştıracağı düşünülür. 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde, AK Parti'nin 1920'deki Büyük Millet Meclisi ruhunu, 1923'teki kuruluş ruhunu, bugüne taşıyan parti olduğunu sıklıkla ifade ederdi.

En son 15 Temmuz darbe girişimin yıl dönümünde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel “1920 ruhu” tabirini kullandı.

PEKİ NEDİR BU 1920 RUHU?

Balkan Savaşları döneminde, Müslüman Arnavutlar Osmanlı’dan ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda da Müslüman Araplar, İngilizlerin desteğiyle Osmanlı’dan ayrıldı. Savaş sonrasında imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona erdi. 

İşte 1920 ruhu diye atıf yapılan şey, Türklerin ve Kürtlerin başı çektiği Anadolu’daki Müslüman ahalinin İslam üst kimliği ile örgütlenerek İstiklal Harbi’ni başlatması ve sonrasına başarılı olması durumu.

Osmanlı’yı dağılmaktan kurtarmak için 19. yüzyılda ortaya atılan Ümmetçilik/Panislamizm düşüncesi, İstiklal Harbi sırasında Batılı işgalcilere karşı Anadolu’da icra edildi ve başarılı olundu. 

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de açılmadan önce, bizzat Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla bütün yurtta hatimler indirilmiş, Mevlid-i Şerifler okunmuştur. 23 Nisan günü, özellikle bir cuma gününe denk getirilmiş, Meclis de dualarla, kesilen kurbanlarla açılmıştı. 

İSTİSNA ANAYASA

Bu 1920 ruhu, Ocak 21’de Teşkilât-ı Esâsiye Kânunu ile anayasasını ortaya çıkaracak ruhtu. Bu anayasada, “Hâkimiyet, bilâ kaydü şart milletindir.” dedikten sonra “Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslâmdır.” diyordu. Anayasada aynı zamanda, Meclis’in müttefiklerin elinde esir olan İslam halifesini kurtarmak üzere açıldığını da beyan ediyordu.

Bu 21 Anayasası’nın, tarihimizde istisnai bir yeri vardır. 1876 Anayasası yani Kânûn-ı Esâsî, padişah denetiminde asker-sivil bürokrasi tarafından yapıldı. 1924 Anayasası, Kemalist tek partinin güdümünde bir TBMM’nin yaptığı dolayısıyla dar bir kadronun kuruculuk işlevini yerine getirdiği bir anayasaydı. Sonrasındaki 1961 ve 1982 anayasaları ise doğrudan askerî darbenin ürünü olan ve yine asker ile askerin her dediğini uygulayan sivil bürokratik kadroların ürettiği anayasalar.

Teşkilât-ı Esâsiye Kânunu ise Büyük Millet Meclisi tarafından yapılan, bu anlamda kurucu iktidarın doğru anlamda millete ait olması gerektiğini emreden ideale en yakın düşen anayasa.

ÇÖZÜM SÜRECİ İLE İLİŞKİSİ

Erdoğan, özellikle Çözüm Süreci boyunca ‘1920 ruhu’ metaforunu sıklıkla kullandı. Erdoğan, Türkiye’nin çözülmesi gereken meselelerin başında gelen Kürt meselesinin çözüme kavuşması için gerekli olan ideolojiye yani ruha atıf yapıyordu. Müslüman üst kimliğe vurgu yaparak bu meselenin çözülmesi gerektiğini ifade ediyordu ve toplumsal desteği bu şekilde alıyordu. 
Kürtler adına siyaset yaptığını iddia edenler de çözüm için 1920-21 ruhuna atıf yapar, bu şekilde ortaklığın sağlam temeller üzerine bina edileceğini söylerdi. 

Erdoğan, 23 Nisan 2013’te TBMM’nin 93. kuruluş yıl dönümünde yaptığı açıklamada “Şehitlerimizin muazzez ruhunu incitmeden, şehit analarını rencide etmeden, birliğimiz bütünlüğümüzü ve kardeşliğimizi tıpkı şehitlerimiz gibi muhafaza etmeye ve yüceltmeye devam edeceğiz. 23 Nisan 1920 ruhu ile o anlayış ve kardeşlik ile ilerlemeyi kararlılıkla sürdüreceğiz.” demişti.

Aynı yılın 8 Ekim’inde partisinin grup toplantısında “Andımız”ın kaldırılması konusu ile ilgili konuşan Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı: “Devletin, vatandaşına bakışında asla imtiyazı kabul etmiyoruz. Her vatandaş birdir, eşittir aynı haklara sahiptir, devlet vatandaşına yaşam tarzını dayatamaz. Devlet, çocukluktan başlayarak format atamaz. Bizim Cumhuriyetimiz, 29 Ekim 1923'te, 23 Nisan 1920 ruhu üzerine inşa edilmiştir. 1933 yılında başlayan “And”, 12 Eylül'de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyet ile ilgilendirmek nasıl bir cahilliktir, nasıl bir istismardır? Bu Cumhuriyet 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta kurulan bir cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet, 23 Nisan 1920'de temeli atılan, 29 Ekim 1923'te kurulan bir cumhuriyettir. Bizim yaptığımız normalleştirmektir.”

İstiklâl Harbi’ni gerçekleştirenlerin temel motivasyonu İslam idi. Türkiye topraklarında o dönem seküler bir kesimin yaygın olduğu söylenemezdi. Ancak 24’ten sonra başlayan Kemalist tek parti rejimi ve sonucunda ortaya çıkan bir seküler kesim var artık.  Dolayısıyla bu ‘normalleşme’ sürecinde Türkiye’nin temel meselelerine çözüm arayışında ‘1920 ruhu’na atıf yapılması, anlaşılır bir durumdur. Ancak gelinen noktada yeterli midir? Bugün hem Türk hem de Kürt kesiminde, yadsınamayacak bir seküler taraf var. Dolayısıyla Türkiye’nin bugün meselelerine çözüm arayışında, bu kesimi de göz ardı etmeyerek bir çözüm araması gerçekçi olacaktır. 

YENİ TÜRKİYE

Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te Türkiye Cumhuriyeti tarihinde cumhurbaşkanının doğrudan halkoyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Seçildikten 18 gün sonra Anıtkabir’i ziyaret eden Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne şu ifadeleri kullandı: “Halkoyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanının göreve başladığı bugün, Türkiye'nin küllerinden doğduğu, yeni Türkiye'nin inşa ve imar sürecinin güç kazandığı bir gündür. Hiç kuşkunuz olmasın ki bugün, 23 Nisan 1920'de ilk adımlarını attığınız büyük Türkiye ruhunun, özünün, hayal ve ideallerinin dirildiği gündür.”

Sonraki yıllarda da Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20-21 ruhuna atıflar yaptı. Türkiye’nin son dönemde yoğunlaştığı yeni anayasa çalışmaları kapsamında yine bu ruh gündeme geldi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 2 Nisan’da milletvekilleriyle yaptığı iftar programında, “1921 anayasasında olduğu gibi Türkiye'nin katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkânı bu mecliste vardır. Yeter ki iyi niyetle, samimi olarak bu meselenin takipçisi olalım.” ifadelerini kullanmıştı.

FETULLAHÇI DARBE VE BATILI İŞGAL

İktidar tarafından duymaya alışık olduğumuz ‘1920 ruhu’ tabirini, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den duyunca bu durum hâliyle dikkati çekti.

CHP Genel Başkanı Özel, Fetullahçıların gerçekleştirdiği darbe girişiminin yıl dönümü 15 Temmuz’da Habertürk’te Fevzi Çakır’a verdiği röportajda, Yenikapı Mitingi ile ilgili konuşurken “1920 ruhu” metaforunu kullandı.

Darbe girişiminden sonra Yenikapı’da 7 Ağustos 2016'da AK Parti, CHP ve MHP’nin katıldığı ‘'Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ düzenlendi. HDP o mitinge çağrılmadı.  

Özel, “Orada toplumun tüm kesimlerine açık olmak lazımdı ama daha o dakika Yenikapı’ya şu partileri çağıralım, şu partileri çağırmayalım. O, bir kere yanlıştı. İkincisi, Yenikapı meselesinin bir partinin egemenliğine girmek olarak anlamak istedi birileri. Hata oradaydı. Gelin, bu Meclis’i işletelim. Yenikapı ruhundan ziyade TBMM’nin 1920 ruhunu yakalamak lazımdı. Bu yapılmadı.” dedi.

‘1920 ruhunu yakalamak lazımdı.’ diyerek neyi kastediyorsunuz? diye sorulmadığı için Özel’in neyi kastettiğini bilemeyiz elbette. Ancak 1920 ruhu, İslam üst kimliğiyle işgalcilere verilen bir mücadele olduğu için herhâlde Özel, Fetullahçı darbeyi Batılıların işgal kuvvetleriyle bir tutmuş, halkın bu darbeye karşı verdiği direnişi de İstiklal Harbi’ne benzetmiş olmalı.