Ne diyordu ünlü Türk halk ozanı Mahmut Tuncer, “Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, halay ise her yere…”

Tuncer’in kastettiği o “her yerin” içinde cezaevi de var mı bilemeyiz ama bugünlerde “halay” münasebetiyle cezaevine girenler var.

Peki bir insan ister Türkçe ister Kürtçe müzikle olsun halay çektiği için cezaevine girer mi? Olacak iş mi bu? Değil. En iyi ihtimalle yüzyıllardır Türkçe ve Kürtçe müzikle halaylar çekiliyor, horonlar tepiliyor. Kimse de bundan dolayı suçlanmıyor(du). Halay zaten bir suç eylemi değildir; olamaz da! 

‘HALAY’ VE SOSYAL MEDYA 

Peki, o zaman son günlerde “halay” gündemli gözaltına alınmaların ve tutuklamaların mantığı nedir?

Mersin’de eski tarihli Türkçe bir PKK marşı eşliğinde halay çekip Öcalan lehine slogan atan bir grup gencin videosunun 21 Temmuz akşamı sosyal medyaya düşmesiyle bu süreç başladı. Ertesi gün gözaltına alınan şüphelilerin, polis arabasında kendilerine “Ölürüm Türkiye’m” şarkısının dinletildiği başka bir görüntü düştü.

Sonrasında ise Batman, Siirt, Ağrı, İstanbul ve Hakkâri’de düğünlerde Kürtçe örgüt marşları eşliğinde halay çeken şüpheliler gözaltına alındı, kimileri tutuklandı. Bu gözaltı ve tutuklamaların gerekçesi elbette Kürtçe halay değil, örgüt propagandası.

Örgüt lehine slogan atanlar bir yana, ilgili müzik eşliğinde halay çekenler mi suçlu yoksa müziği yapan veya o müziği çaldıranlar mı?

PKK’YA ‘HAYAT ÖPÜCÜĞÜ’ MÜ?

Diğer taraftan Hendek savaşlarından bu yana bir siyaset üretemeyen, mevcut militanlarının büyük çoğunluğunu Suriye’ye kaydıran, Türkiye içerisinde eylem yapamaz hâle gelen, Irak’ta ise son demlerini yaşayan ve Türkiye’den örgüte katılımların en düşük seviyede olduğu bir dönemde güvenlik bürokrasisi içinde bir kanat PKK’ya “hayat öpücüğü” vermiş oldu.

Üstelik gözaltına alınan şüphelilere “Ölürüm Türkiye’m” şarkısını dinleten mantık, bu durumun farklı bir şekilde geri bildirimi olacağını bilmiyor mu? Elbette biliyor. 

KÜRTÇE TRAFİK UYARILARI

Bu halay mevzusu ile paralel olarak Van ve Diyarbakır’da Kürtçe trafik uyarılarını sildirmeye çalışmak da “hayat öpücüğü”nün devamı.

Öte yandan, yıllardır çoğu düğünde bu tarz örgüt marşları eşliğinde halaylar çekildi, çekiliyor. Hiçbir zaman bu şekilde bir müdahale söz konusu olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kuzey Irak'taki Pençe-Kilit Harekât Bölgesi’nde çok yakında kilidi kapatıyoruz.” açıklamasını yaptığı, Suriye ile “normalleşme” sürecinin başlatılmak istendiği bir dönemde “örgüt propagandası” yapılıyor iddiasıyla gerçekleştirilen bu operasyonlar dikkati çekicidir.

DEM Parti vekilleri günlerdir “AK Parti hükûmeti, Kürtçe halay çektiler diye insanları tutukluyor.” propagandasını yapıyor. Örgüt medyası da bu konuyu her gün işliyor. 

ÇÖZÜM SÜRECİ 

Bu olay sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin imajını Kürtler nezdinde zedelemekle kalmıyor, kimi Kürtlerin devletle olan duygusal bağına da zarar veriyor.

Söz konusu tutuklamalar Erdoğan’ın Kürt meselesi kapsamında devrim niteliğinde hayata geçirdiği reformlarını da gölgede bırakıyor.

Neydi o reformlar hatırlayalım. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam edegelen Kürt meselesini çözmeye niyetlenen Erdoğan, 2009'da 'demokratik açılım' olarak başlayıp daha sonra 'çözüm süreci'ne evrilecek olan millî birlik ve kardeşlik projesini başlattı. Süreç kapsamında Kürt ve Kürtçeye yönelik ret ve inkâr rafa kaldırıldı. Daha sonra TRT Kurdi olacak ve 24 saat Kürtçe yayın yapacak TRT 6 aynı yıl yayın hayatına başladı. 2012'de ise Anadolu Ajansı Kürtçe'nin Kurmanci ve Sorani lehçelerinden abonelerine haber servisine başladı ve hizmet hâlâ devam ediyor.

Süreç kapsamında yapılan düzenlemelerle şu an Türkiye'de Kürdoloji ile ilgili lisans, yüksek lisans ve doktora alanında altı üniversitede eğitim veriliyor. Yapılan altyapı, üstyapı yatırımları da cabası. 

BUZDOLABINA KALDIRILDI 

Daha farklı bir şekilde sonuçlanması amaçlanan çözüm süreci, PKK elebaşlarından Duran Kalkan’ın itirafından öğreniyoruz ki Batılı devletlerin müdahalesiyle Hendek savaşları gibi bir sonla 2015 yılında “buzdolabına” kaldırıldı.

Kürt ve Kürtçeyle ilgili bu derece önemli politikaları hayata geçiren bir hükûmet, son yaşanan olaylardan sonra kimileri tarafından şöyle anılıyor: “Hükûmet Kürtçe halayı yasakladı!” 

Örgütle zaten bir mücadele devam ediyor, örgüt propagandasını yapanlarla da hukuki çerçevede müdahale gerektiren durumlar varsa gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Ancak bu süreçte toplumun tarihsel hafızasını kötü anlamda yeniden canlandıran uygulamalardan da kaçınılmalıdır. 

AK PARTİ’YE OPERASYON 

Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti’nin Kürt meselesi kapsamında hayata geçirdiği devrim niteliğindeki reformlarla, Kürtler ile devlet arasındaki eskinin inkâr politikalarının açtığı mesafe kapatıldı. Kürtçe trafik uyarılarını sildirmeye çalışmak ve “örgüt propagandası” yapılıyor iddiasıyla yapılan 'halay' operasyonlarıyla kapanan o mesafenin yeniden açılması söz konusu. AK Parti’nin aşıp çözdüğü ne varsa yeniden problem olarak gündemin parçası hâline getiriliyor.

En önemlisi bu tarz politikalarla AK Parti’nin tarihsel hafızası ‘kriminalize’ ediliyor. Neydi AK Parti’nin hafızası? “Kürt meselesi benim meselemdir” deyip, “baldıran zehri içerek” çözüm arayışına koyulan Erdoğan, örgüte ve devlet içerisinde o hem ulusalcı kanat hem de Fetullahçılara rağmen önemli bir mesafe aldı. Ana dilde eğitim konusu dışında da Kürt meselesi büyük oranda çözüme kavuşturuldu. Ancak bu tarz uygulamalarla çözülen mesele yeniden sorun hâline getiriliyor. Bu, her şeyden önce AK Parti’nin politik geçmişine yapılan bir operasyon niteliği de taşıyor.

AK Parti, 2011’deki “Aynı” adlı seçim şarkısında ne diyordu?: 

 “Halaylar bir horonlar bir
 Aynı sazın teliyiz biz
 Gönüller bir dualar bir
 Bir Allah’ın kuluyuz biz
 Has bahçemiz yurdumuzdur
 Aynı bağın gülüyüz biz.”

Peki, 2024 yılına geldiğimizde AK Parti için ne değişti? AK Parti’nin değişmediğini biliyorum, peki o zaman değişen ne?