Vazgeçmiyorlar!
Vazgeçecek gibi de görünmüyorlar.
Gezi’yle başlayan, 17-25 Aralık operasyonuyla devam eden, 6-7 Ekim Kobani hadiseleriyle bir kez daha arz-ı endam eden saldırılar silsilesine bir halka daha eklenmek istendi.
Aslında failler belli.
Bu ümmete ve bu ülkeye amansızca düşman odaklar, “denklemde ben de varım!” deme cesaretinin gösterilmesine bedel ödetmeye çalışıyor.
“Yoksunuz, olmamalısınız!..” diyorlar her eyleme astıkları o meş’um yaftayla.
Akılları sıra 31 Mart hadisesine gönderme yaparak -ki, onun doğrusu bugünkü takvimle 13 Nisan’dır- Türkiye’yi karanlığa boğabileceklerini, memleketin her yanında provoke ettikleri tedhiş hadiseleriyle ülkeye kaosa sokabileceklerini göstermek istediler.
Adliye baskınında özenle seçtikleri şehid Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın kafasına silah dayayarak, ‘devletin kafasına silah dayayabilecekleri’ pozunu verdirdiler zavallı kuklalarına.
Bu millet, ne elektrifikasyon sistemine yapılan saldırıyı yuttu ne de merhum Savcı’nın şehid edilmesi hadisesindeki gerçek maksadı gözden kaçırdı.
Herkes, hepimiz, asıl maksadı biliyoruz!
Cemil Meriç, “Bu ülkede sağcı, solcu, ilerici, gerici yoktur!.. Namuslular ve namussuzlar vardır!..” demişti yıllar önce.
Salı günkü hadise akabinde bu sözün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha “hakkelyakin” mertebesinde müşahede ettik!
O gün, Türkiye’yi denklem dışı tutmak isteyen şer güçler, içerideki ‘namussuzları’ bir kez daha tetikçi olarak kullanıp savaşın sürdüğü mesajını verdiler.
Aldıkları cevap, hiç kuşkusuz ki, dimdik bir duruş oldu!
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bu saldırının asıl faillerini gördüklerini ve Gezi’den beri sarsılmayan muazzam duruşlarını, bir kez daha bozamayacakları mesajını verdiler.
Özellikle de bu halk, takdire şayan firasetiyle ve sağduyusunu koruyarak tezgâha düşmeyeceğini açık bir biçimde gösterdi.
Geriye, bir avuç ‘namussuz’ kaldı.
Akılları ellerinden alınmış zavallı teröristlerin, merhum şehid Savcı’ya yönelik alçakça saldırısına terör diyemeyen, diyememek bir yana onların yanında saf tutan sefil yaratıklar, saldırının asıl faillerini perdelemek için ellerinden geleni arkalarına koymadılar.
Bütün zamanlarda olduğu gibi zahiren muhtelif gibi görünen ve fakat gerçekte aynı sütannenin emzirdiği bedhah çocuklar, bir kez daha yan yana gelip bu millete olan buğuzlarını ifadeden geri durmadılar.
Herkes, hepimiz, not ettik bunları.
Merhum üstat Cemil Meriç’in dediği gibi, ne sağcıydı bunlar ne solcu.
Sağcı, solcu, Paralelci, eski İslamcı (!), hülasa ne kadar Kemalist formasyonla dizayn edilmiş kişi ve grup varsa tıynetlerinin gereği tüm farklılıklarını bir kenara koyarak,bu memleketin namuslu insanlarına karşı her daim muhalif (?!) kalacaklarını fütursuzca ve arsızca gözler önüne serdiler.
Hele bu güruhun medya ayağı var ki, onu daha sonra ele alalım dilerseniz.
Son kelam!
Asla ve kat’a, Hakkı ve halkı yenemeyecekler!..