15 Temmuz gecesini ne olup bittiğinden habersiz Ankara’da geçiren sade bir vatandaşın patırtı başladıktan sonra aklına gelecek ilk şey ülkemizi işgal etmek isteyen düşman kuvvetlerinin devleti yıkmak için harekete geçtikleri olurdu. Yakınlarda bulunan herhangi biri Genelkurmay Karargahının ateş altına alındığını, Ankara semalarını cehennemi gürültüyle dehşete boğan savaş uçaklarının millet iradesinin tecelligahı TBMM’yi bombaladıklarını ve sokaktaki insanların helikopterlerce tarandığını gördüğünde; aziz vatanın tüm kalelerinin zapt edilmekte olduğundan başka ne düşünebilirdi ki ?
Devletin namusu Milli İstihbarat Teşkilatının tanklarla kuşatılıp işgal edilmeye çalışıldığına şahit olan bir Yenimahalle sakini için ülkesinin elden gittiğini düşünmekten başka ne gibi alternatif olabilirdi ? Gölbaşı ehalisi ,uzaktan görüp sürekli gıpta ettiği ve ‘’bizim oğlan da keşke bir gün burada vatan için savaşan yiğitlerin arasında yer alsa’’ diye iç geçirdiği Özel Kuvvetler Komutanlığının bombalandığı esnada nasıl bir düşünce ve hisse kapılabilirdi ? Ya da Ankara Emniyet Müdürlüğünün vurulduğunu gören bir Keçiören veya Ulus’lu vs. ?
Evet tam da böyle olmuş, vatanımız, demokrasimiz,düzenimiz ve en önemlisi ‘’irademiz ve özgürlüğümüz’’ resmen düşman bir devlet tarafından değilse de, düşmanlık ve ihanette sınır tanımayan canavarca bir yapı tarafından yok edilmeye çalışılmıştır.
Ele geçirilmek değil efendim, resmen yok edilmek istenmiştir !..
İlk andan itibaren vatanın gerçek evlatları, ellerinde sapan taşı dahi olmaksızın ‘’ Ya Allah, Bismillah, Allahu Ekberleri’ni’’ kuşanarak yurtlarını ve devletlerini korumak adına yollara dökülüp, henüz durumunun ne olduğu belli olmayan Başkomutan’dan gelecek mesaj doğrultusunda pozisyon almak üzere harekete geçmişler, en nihayetinde gelen ilk talimatla birlikte hainlerin önüne yaşamlarını hiçe sayarcasına vücutlarıyla etten duvarlar örerek, hatta daha da ötesinde tankların ve mermilerin üzerine adeta koşarak bu hainlerin oyunlarını başlarına geçirip haklı cesaretin, aşağılık ve hain korkaklığı nasıl paramparça ettiğini tüm dünyanın gözlerinin içine düpedüz sokmuşlardır.
Vatansever polis ve askerlerle el ele vererek vatan düşmanı hainleri tek tek derdest ederken milletin şerefli evlatlarından 161’i bu esnada şehadete yürümüş, yüzlercesi de yaralanmıştır. Onların aziz kanları elbette yerde kalmayacak, ülkemizin ve coğrafyamızın özgürlük ve adalet dolu yarınlarının sönmez meşalesi olarak, tıpkı tüm diğer şehitlerimiz gibi yolumuzu kıyamet gününe değin aydınlatmaya devam edecektir.
Düşman ülkemizi ve değerlerimizi bu kez milletin ‘’ASKER’’ sanıp ellerine silahlar verdiği aşağılık ,cani ve hain bir çete vesilesiyle yok etmeye çalıştı ve çok şükür atlatılmış görünüyor. Şehit ve gazi milletin tek beklentisi şimdi, bu hainlerin tam anlamıyla devletten ve hatta ülkeden tamamen kazınıp en çetin şekilde yargılanmaları ve layık oldukları cezaya çarptırılmalarıdır. Ve artık askeri okulların eğitim sisteminin, müfredatının ve yapılarının tamamen millileştirilmesi, cuntacılığa yol açan tüm çağrışımların yeni yetişecek subayların belleklerinden tamamen silinmesi, gerekirse okulları başta olmak üzere tüm eğitici personelin de yeni baştan dizayn edilmesi vakti de gelmiştir…
Bir daha kalkışırlarsa ? Vallahi, milletine silah çeken aşağılık hainlerden korkan aynı onlar gibi olsun !..
Şehitlerimizi rahmetle anarken, Rabbimden hak ve adalet savaşında bizlere de onların makamına erişmeyi ihsan etmesini diliyorum…
Selam ve dua ile…