Oğlum; ‘Eşim hep şikâyet ediyor, mutsuz, sesini yükseltiyor, bana saygı duymuyor’ diyorsun. Hemen kendine bak, ‘Ben hangi durumdayım, neleri yapıyorum ya da neleri yapmıyorum ki böyle bir sonuçla karşılaşıyorum?’ diye. Çünkü, insan insanın aynasıdır ve gördüklerin çoğunlukla seni yansıtır. Ve şunu bil ki, hayat hiçbir zaman alış veriş değildir ve fakat daima veriş ve alıştır. Eve geç gelirsen, eşinle ve çocuklarınla zaman geçirip, onları özlediğini hissettirmezsen, muhabbetle şakalaşıp oynayıp onları rahatlatmazsan; aranıza mesafe girer ve iletişim tarzınız değişir. Birlikte zaman geçirme ihtiyacını gidermezsen, giderek bunlar birikir ve ihtiyacı giderilmeyen organizma sıkıntı üretmeye başlar. Bugünün sıkıntıları giderilmediğinde, yarının sorunları olarak karşına çıkar. Gönlünde sevgi çiçekleri açmayan, sevildiğini hissedemeyen, değer göremeyen eşler; sürekli mutsuz ve sıkıntı içinde olurlar, şikâyetleri hiç bitmez. İbadetlerini bile huşu içinde yapamazlar. Giderek psikolojik ve bedensel hastalıklara yakalanma riskleri artar. Allah’ın herkese dağıttığı değeri, eşine ve çocuklarına bol bol vermelisin. Çünkü, değersizlik duygusu yüreğe çok ağır gelir, yıpratır ve insanın dengesini bozar. Tahribat tahribatı getirir ve giderek o da sana değer vermemeye başlar. Ve bil ki, sevgideğer gördüğü yere akar.

Erkek evinin yöneticisidir. İhtiyaçların giderilmesinden o sorumludur. Yoksa sen de, ‘Sizi geçindiriyorum, akşam eve geliyorum, daha ne istiyorsun?’ diyenlerden misin? Bunlar babasının evinde de vardı. Evlilik, bunlardan çok daha fazlasını karşılamak üzere vardır. Evlâdım, eşinin ve çocuklarının önce, gönüllerinin sevgiye doymasına ihtiyaç var. Evde huzursuzluk ve sıkıntı varsa anla ki, gönüller sevgi ve ilgi açlığı çekiyordur. Sen bu ihtiyaçları gidermek zorundasın. Erkek evin dengesini sağlamalı, nerede sıkıntı varsa orayı onarmalı, güçlü ve dirayetli olmalıdır. Gücünü, zayıf olanlara bağırarak ya da kaba kuvvet kullanarak değil; ilişkileri doğru yöneterek, öfkelenme sebeplerini anlamsızlaştırarak, sevgi, saygı ve muhabbeti artırarak ortaya koymalı. Sürekli bağıran bir erkek; kendi rol ve sorumluklarını bilmiyor, eksiğini bağırarak kapatmaya çalışıyordur. Bu durum çoğunlukla, bilgi eksikliğinin oluşturduğu seçeneksizlikten kaynaklanır. Bu da, saygıyı zedeler, muhabbeti yok eder.

İşler ters gitse bile, dışarıda nasıl kendini tutuyor ve bağırıp çağırmıyorsan, evde de o iradeyi gösterip nezaketle muamele etmelisin. Kendini bağırarak ifade edersen, heybetin ve izzetin gider, itibarın zarar görür. Erkek ağır başlı, olgun, koruyucu ve kuşatıcı olmalı. Evde eşine ve çocuklarına Allah’ın (cc) şerefli emanetleri ve cennet vesileleri olarak bakarsan, nezaketli davranırsan, hayatı onlarla paylaşarak yaşarsan; saygı kendiliğinden oluşur. Çünkü, saygı talep edilmez, hak edilir evlâdım.

Rızkına haram karışıyorsa, cinsel hayatınız yolunda değilse, eşine ve çocuklarına şartsız sevgi göstermiyorsan, ‘Ben ne dersem o olur’ diyen despot bir tavır içindeysen; ateşi yükselten virüs bulunmuştur, başka sebep aramaya gerek yok evlâdım. Önce bunları düzelt. Eve girince telefonu kaldır. Telefondan çok eşine ve çocuklarına dokun, onları öp kokla, gönüllerini okşa. Görevlerini hakkıyla yaparsan, Allah itibarını iade eder.

Sevgi ve ilgi; çiçek solmadan, çocuklar büyümeden ve eş soğumadan lâzım oğlum. Pişmanlık, geri dönüş şansı vermez…