Öncelikle, Diyarbakır Bağlar’da PKK’lılar tarafından kurulan hain tuzak sonucu şehit düşen sekiz fidanımız için milletimize başsağlığı, şehitlerimizin ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Zor ve meşakkatli günlerden geçtiğimizi hepimiz görüyoruz. Biliyoruz, bu günler geçicidir. Geriye kalan inşallah milletimizin bekası, kardeşliği, kalkınma ve büyümemiz olacaktır. Yeni, güçlü, geçmişiyle barışık, inançlarına sevdalı bir Türkiye uzak değil, ufukta görünmekte. Sonuca yaklaşmak üzereyiz inşallah. Bu güzelliğin ibareleri o kadar güçlü ki, görmemek için art niyetli olmak gerektiğini düşünüyorum.
Millet olarak tarih boyunca o kadar zorlu sınavlardan geçtik ki, hepsinden de alnımızın akıyla çıktık çok şükür. Bu PKK, DHKP-C, TİKKO, MLKP belaları da nedir? Defalarca daha büyük pisliklerin üzerinden gelmedik mi? Bunları da defedeceğiz inşallah. Yeter ki birbirimize düşmeyelim. Yeter ki millet bilincimizi, zafere olan inancımızı, kardeşlik şuurumuzu koruyalım, dinimize sahip çıkalım. Eğüer böyle yapmazsak, Allah muhafaza, cihan devleti Osmanlı gibi parçalanıp gideceğiz.
Haberi duymuşsunuzdur; Cemil Bayık’ın en çok güvendiği terörist, altı arkadaşı ile birlikte güvenlik güçlerimize teslim oldu.
Yine PKK’nın ileri gelenlerinden Duran KALKAN’ın, “Türkiye ile aramızı bulun” diye ABD’den yardım istediğini biliyoruz.
Öz yönetimin mimarı Demirtaş’ın da, “biz öyle bir şey demedik” dediğine, tarihin en büyük kıvırtmasına şahit oluyoruz.
Murat Karayılan’ın, kırmızı fularlı kız olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil isimli sevgilisini çatışmalara göndermediği için, PKK’nın kadın birliklerinin ayaklandığı da gelen haberler arasında.
Son olarak, eğer kıvırtmazsa, Kılıçdaroğlu’nun yönetimindeki CHP’nin, HDP’nin koltuk değneği haline dönüştüğü intibahını yıkmak için, dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet dediğini de öğrendik.
Bunlar elbette güzel haberler. Aynı zamanda, ülkenin normalleşmeye başladığını da gösteriyor bu bilgiler. Bütün bu gelişmelere paralel olarak gazeteler ve köşe yazarları de millileşmeye başladı. Görüyorsunuz, ikbalini HDP’nin kazanmasında gören kimi satılmış kalemler de, PKK’nın bitmeye başlaması ile sesi kesildi son günlerde.
Elebaşıları yurt dışına kaçan, HDP/PKK ve Ermenilerle işbirliği yapmaktan çekinmeyen paralel yapı mensupları da, izlerini kaybettirme telaşındalar şu sıralar.
Kökleri dışarıda Aydın Doğan medyası sus pus olmuş durumda. Haberleri daha mutedil, konuları işlemesi daha sakince, milletin inanç damarına basmayacak şekilde haber yapıyorlar. Ne kadar millileşti, ne kadar bu milletin değerlerinden yana oldu, bunu göreceğiz.
Aşırı uçlar şimdi İsrail destekli Sözcü ve Cumhuriyeti kuran kadronun sesi olan Cumhuriyet gazetesinde. Şahsen ben, Cumhuriyet’in bu kadar aşırı bir noktaya taşınacağını tahmin etmezdim doğrusu. Zannım o ki, Atatürk mezarından kalksa ve CHP ile Cumhuriyet gazetesinin duruşuna baksa, herhalde hepsini memleketten kovar, daha milli bir yönetim getirirdi iş başına. Yılların sosyal demokratları bile şimdilerde Cumhuriyet okumuyor, oylarını çaresizlikten CHP’ye veriyor. Zavallılar, tartışmalarda, savunamıyorlar bile partilerini. Nerde bir illegalite varsa, nerde bir aşırı uç varsa, nerde Türkiye’nin aleyhine bir kampanya varsa, ordalar. Aşırılıkta o kadar ileri gittiler ki, önceki gün Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhan’ın açıklamalarına bakılacak olursa, PKK’ya terör örgütü değil, eylemci diyecek noktaya geldiler.
Ak Parti ile gelinen ve sürdürülen dönemin böyle bir bereketi oldu işte; ne kadar millet düşmanı, ülke aleyhinde, yasal veya yasa dışı oluşum varsa, hepsi de deşifre oldular.
Sözün özü şu ki, ülke normalleşiyor, güzelleşiyor. Fakat zannedilmesin ki yukarıda saydığım ve daha nice tehlikeler yok olmadı; pusuya yattı sadece. Ülke tökezlediği, milletçe durakladığımız an, tepemize binmek için hazır bekliyor bütün bu güruh.