‘Güçlü adam öfkesine hakim olabilen adamdır’ derdi babam. Zayıf insan ise öfkesine hâkim olamayan, önce sözlü sonra fiili bazen ikisi birden patlayan, ne yaptığını ve ne dediğini bilemeyen, tabiri caizse kendisini kaybetmiş insan şekliydi bildiğim.

Son günlerde artık öfke birikmesi yaşayan ya da biriktirdiği öfkesi taşan bir kısım gürûh güçlü siyasal iktidarın karşısında öfkesine hâkim olamayan zayıf kişiliklerle, sapkın ideolojilerinin ölüm kalım savaşını veriyorlar. Kendini patlatmaya cesareti olmayanlar öfkelerini patlatarak fikir irâd etmeye çalışıyorlar. Ancak bu fikir irâdatı, ahlak ifsâdatı ile olunca “kendilerini patlatsalardı daha iyiydi” deyiveriyor insan. Yaşanan öfke patlamasıyla bir kısım insanların duygularına tercüman olmakla birlikte kendilerini yaşadıkları ve yaptıklarının ‘esfelessafilin’ mertebesine çektiğinin farkında olmadan dipsiz bir kuyuya doğru yuvarlanıyorlar.

Zira ahlak patlaması yaşayan insanların karşısında kendileri onlar kadar çirkefleşip yerlerde sürünemediklerinden, onların yaptıklarını alkışla ödüllendiren topluluk da kendi kendilerini bu şekilde rahatlatıyorlar. Ya da rahatlattıklarını zannediyorlar ki bu çeşit rahatlama şekli aslında bataklığın içinde batış, devam ederken her şeyin kabullenilip tüm çırpınışların sonlandığı andaki rahatlamaya benziyor. Birisi bir başkasına hakaretâmiz bir sürü etvârda bulunduğu vakit, yüzlerindeki görünmez maskelerin ardından bu nevi marifetleri(!) iltifat ile ödüllendirmeyi ihmal etmemekteler.

Bu genele şamil değerlendirmeyi Uğur Dündar’ın sunduğu CHP sermayeli Halk TV ekranlarından yayınlanan ismi lazım olmayan bir programın yerlerde sürünen kalitesi üzerinden gerçekleştirme gereği hissettim. Zira programa İslamcı kesime(!) de bir nebze uzanabilmek adına Yaşar Nuri Öztürk’ü de davet etmişler. Öztürk de Kur’anın anlamını çarpıtmak hadsizliğiyle halka hakaret edip Halk TV ekranlarında arz-ı endam eyliyordu. Bir diğer konuk Müjdat Gezen ismiyle nüfusa kayıtlı şahıs, espri yaptığını zannedip insanları güldürdüğü vehmiyle galiz laflarla makamlara saldırıyor. Bir diğeri milletin tiyatrosundan maaş alıp milletin malını talan ile meşhur gezi provokasyonunun baş aktörlerinden olduğu zamanlardan sonra, maaşı kesilince biriktirdiği öfkeyi halk ve halkı temsil edenlerin üzerine kusmakla irtifa kaybına son sürat devam etmekteydi.

Durum mezkur cenahta maalesef –onlar adına- epeyce kötü. Psikolojik ve ahlaki olarak ciddi zafiyet içerisinde bulunmaktan dolayı düştükleri esef verici durumu yüksek debideki kahkahalarıyla örtmeye çalışıyorlar. 1 Kasım, bu cenahın bu gidişle akıl melekelerinin kaybına sebep olacak ya da akıllarını başlarına devşirmelerine vesile olacak önemli bir tarihi ifade etmektedir. Bunların karşısında duran halkın çoğunluğu, oylarının niceliklerini artırarak bunlara gereken dersi vermeli, haddi aşmanın hattını çizmelidirler.