Son günlerde yaşadığımız acı olaylarla birlikte, üç önemli hususu yeniden düşünmek durumunda kaldık.
Bunlardan ilki;
Sosyal medyanın bir ihanet ve sınırsız özgürlük alanı olmadığıydı.
Şehit haberleri gelmeye başladığı andan itibaren sosyal medyadan kirli ve hain bilgiler akmaya başlamıştı.
Birileri şehit sayısını ısrarla bir bölük, hatta bir tabur, hatta ordunun tamamı gibi göstermeye azmetmiş, klavye tuşlarını bir ihanet şebekesinin kripto mekanizması şeklinde kullanıyordu.
Zamanlama olarak tam yerinde ve uygulama olarak da doğru bir kararla sosyal medyanın fişi çekildi.
Neye uğradıklarını şaşırdılar; top gibi, mermi gibi, füze gibi hazırlayıp savurdukları, milleti galeyana getirecek, huzuru bozma hedefli paylaşımları ellerinde patladı.
Onlara bu suretle şu gerçek hatırlatılmış oldu; Türk Ordusu sınır ötesinden bir savaş halindeyken, cephe gerisinde ve bütün ülkede, moral bozmak, düşmana psikolojik destek vermek, demokratik hak ve özgürlük değil, suçtur!
İkinci öğrendiğimiz;
‘Ne işimiz var Suriye’de’ diyenlerin birer ahmak, birer cahil veyahut birer hain olduklarıydı.
Onlar aslında hem tarihi hem de genetik olarak yakın hissettikleri atalarının topraklarında yani ‘Anadolu’da ne işiniz var?’ diye sormak istiyorlardı.
Yani biz Türkleri Orta Asya’ya sürmek isteyenlerle farkında olarak ya da olmayarak aynı dili konuşuyorlardı.
Genlerindeki Asur, Pontus, Frigya, Bizans, Rum kalıntıları onları böyle konuşturuyordu.
Malum, her şey aslına döner.
Bu gün ‘Ne işimiz var bizim Suriye’de’ diye soranların temelde birer İslam düşmanı olduklarını görüyoruz.
Bu tür olayları, yaşanan acıları fırsat bilerek içlerindeki kini kusuyorlar.
Bu coğrafya zordur, her karışı kanla sulanmıştır.
Kırk yıl boyunca terör belasına 40 bin şehidi biz nerede verdik?
Ne işimiz vardı bizim Şırnak’ta, Mardin’de, Batman’da, Hakkari’de?…
2015’te Ankara Garı önünde 100 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısından sonra, ‘Ne işimiz var Ankara’da’,
Bingöl’de bir otobüste 33 şehit verdiğimizde, ‘Ne işimiz var bizim Bingöl’de’ diye neden sormadınız?
Bakın bugün sınır içinde hiç şehidimiz yok.
Neden?
Çünkü üstlerine gidiyor, ‘inlerine giriyoruz’
Hattı müdafaa değil sathı müdafaa yapıyoruz.
Bu gün ‘Ne işimiz var Suriye’de’ diye soranlar emin olun fırsatını bulur bulmaz ‘Ne işiniz var Anadolu’da’ diye soracaklardır.
Çünkü onlara göre, Hatay Suriye’nin, Van ve Erzurum Ermenilerin, Karadeniz bütünüyle Pontus’un, Trakya Bizans’ın….
Nerede Misak-ı Milli?
Son öğrendiğimiz ise;
Yeni bir kavimler göçünün başlamış olduğuydu.
Türkiye, İdlib’deki saldırılardan sonra Suriye’den ülkemize doğru yeni bir göç dalgası ihtimalini de hesaba katarak hudutlarında açık kapı uygulaması başlattı.
Böylece Türkiye’den Avrupa’ya mülteci akını başlamış oldu.
Fakat görülüyor ki, göç dalgası sadece Suriyelilerle sınırlı kalmayacak; Iraklılar, Afganlılar, Pakistanlı, Afrikalılar Yunanistan sınırlarına dayanmış durumda.
Önümüzdeki günler, aylar, yıllar beklenmedik gelişmelere gebe…
Son söz;
‘Hor görülenlerin isyanıdır bu, sevip sevilmeyenlerin feryadıdır bu, düzensiz dünyanın günahıdır bu, yakarsa dünyayı garipler yakar!’.