Mısır’ın zindanları ya da Medrese-i Yusuf… Elbette nereden baktığınıza bağlı olarak değişir bu tanımlama… Fakat her ikisinde de zalim açısından zulüm ortak paydadır…

“Zindan mı yoksa medrese mi” olduğu mahkûma göre değişir… Eğer mahkûm Yusuf A.S. ise işte o vakit şartlar değişir ve onu hapseden duvarlar utanmaya başlar…

Bu utanmadan zalimler habersizdir elbette… Ve bu utanmanın getirdiği mahcubiyetle “duvar”ların mahkûm edemediği Yusuf, zindanda hürriyete kavuştu… Ve zindanlar bir daha Yusuf yüreklileri mahkûm edemedi…

Eğer Yusuf o zindanda gerçekten mahkûm olsaydı hiç uzatır ya da yavaştan alır mıydı? Üstelik sonunda Mısır’a sultan olmak da varken… Kaldı ki dünya sürgünündeki insanın “sultan”lığı var mıdır gerçekten?   

Hz. Yusuf zindanı sadece kendine medrese yapmadı üstelik… Zindanı yeniden anlamlandırdı inananlar için… Kendisinden sonraki bütün dava erlerine de bir sabır ve irşad medresesini miras bıraktı…  

O medrese, insanlığa ilham veren nice dava eri mezun etti; dünyanın mazlum coğrafyalardaki pek çok şubesiyle birlikte… Hiç kuşkusuz onların en önemlilerinden biri de Seyyid Kutub idi… Bir zindan ancak onu “zindan” gibi görenleri mahkûm edebilir nihayetinde…

O sebeple Seyyid Kutub’u da mahkûm edemedi işte…  İdam sehpasına götürülürken Ezher Müftüsü Kelime-i Şehadet getirmesi için telkinde bulunduğunda müftüye dönerek, “Sen bu komediyi tamamlayan son figüransın. Çünkü sen o kelime ile Ezher’den maaş alıyorsun. Ben O kelime için ipe yürüyorum” der…

Şehâdetnâme bugünün diplomasıyla aynı anlama gelir. Onlar, dünya imtihanını geçerek iftiharlı bir diploma aldılar… Bu diploma imana ve davaya sadakati esas aldığı için çok erken yaşlarda da sahibini bulabiliyor… Zira Mısır zindanları çok yakın bir geçmişte yedi yürekli mezuna daha şehâdetnâme verdi…

Onlar şahit oldukları ve onlara şahit olunduğu için şehid oldular… Onlar zulme şahit oldular; melekler de onların cennetle nimetlendirildiklerine… Ve onlar ölmediler. Zira Allah, Bakara 154’te: “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz” buyuruyor…

Medrese-i Yusuf’un son mezunu ise bütün dünyanın gözleri önünde şehâdetnâmesini alan Mursi oldu…

Yaşananların bir tarafında, “Dünyada bir eksildik fakat cennette bir fazlayız” şuuru ile yürekleri ferahlayan müminler, diğer tarafında ise riyakârlıklarıyla zalime alkış tutan inkârcılar; gözleri kör, kulakları sağır…

Evet, Allah’ın vaadi açık… Ve bu vaade göre kesin inancımız şu: Mursi ölmedi, muhteşem bir diploma (şehâdetnâme) aldı!

Fakat insanlığın yaşıyor olduğundan aynı derece de emin değilim…