Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD, Suriye’deki ilerleyişini bir başka terör örgütü DAEŞ’e borçlu. Bu herkesin malumu. Hani neredeyse, DAEŞ olmasaydı PYD de olmayacaktı. Hadi olsa bile, Suriye’nin köylerinde kendi kendilerine marksistçilik oynayacaklar ve çok az kişi tarafından bilineceklerdi.
Özetin özeti: PYD, DAEŞ’in muhalif birliklerden gasp ettiği bölgelerde adım adım ilerledi. Bunun yanında demografik ve siyasi operasyonlar da gerçekleştirip, olası ‘yerel’ itirazların önüne geçtiler. Dolayısıyla Suriye’den ‘katil DAEŞ çetesi’nin temizlenmesi, en başta PYD’nin zoruna gider, gidiyor. Zaten bunu Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başından itibaren çok net gördük: TSK destekli ÖSO daha Cerablus’a girmeden, kendi çaplarında kurdukları bir askeri meclis ‘TC’yi uyardı’. Daha sonra ‘bir şeyler’ olmuş o Meclis’e, yerel kaynakların yalancısıyım.
ABD’ye sorduğunda PYD’yi desteklemedeki amacı terör örgütü DAEŞ ile mücadelesi. Bu ‘bahane’deki, ‘DAEŞ ile tek savaşan PYD’dir’ tezviratını da ıskalamamak gerekiyor. Muhalifler Esed ve Rus bombardımanlarına teslim edildiğinde ve Azez’de terör tacizlerine mahkûm bırakıldığında; kahraman PYD, DAEŞ’in boşalttığı şehirlere/köylere yerleşiyordu. Şimdi o muhalifler ‘birleştirici güç (TSK)’ eksiğini gidermiş şekilde DAEŞ’e karşı ilerliyor, bunun, ‘katil DAEŞ çetelerinin’ sözde bir numaralı düşmanı PYD’yi mutlu etmesi gerekmez mi?
JAPON MEHMET: SDG
Fırat Kalkanı Operasyonu hem Türkiye’nin sınır güvenliği hem de Suriye’de oynanan ‘al gülüm ver gülüm’ oyununun bitirilmesi için önemli. PYD Fırat’ın batısında ciddi ciddi ilerliyordu. Münbiç’i almış, hedefini Bab olarak açıklamıştı. Bab da alındıktan sonra terör koridorunun oluşması için ortada ‘coğrafi’ bir sorun kalmayacaktı. Afrin’den Suriye’nin en doğusuna kadarlık alanda ‘PYD devleti’ kurulacaktı. Bu arada Münbiç de Bab da, Arap bölgeleri. Tel Abyad’da yaptıkları demografik operasyonların benzerini buralarda da yapacaklardı. Yüz binlerce Arap ve Türkmen ya sürülecek ya da azınlık tahakkümü altına alınacaktı.
PYD’nin Fırat Kalkanı ile engellenen hedefleri ABD destekli olduğu için Washington’ın tavrı merak konusu oldu. Operasyonun başında “PYD Fırat’ın doğusuna dönsün’ ikazı geldi. Birkaç saat sonra da ‘dönüşün başladığını’ öğrendik. 3-5 kamyon ile nehri geçtikten sonra ‘biz döndük ama SDG Münbiç’te kaldı” dediler. SDG de ne? Elbette kılıf. PYD’nin ad değiştirmiş hali. ABD de bunu söyledi: DAEŞ’in olası baskınlarına karşı SDG’yi Münbiç’te tutuyoruz.
Bir süre ABD’yi PYD’nin PKK uzantısı olduğuna inandırmaya çalıştık. Elbette biliyorlardı. ABD’ye sunulan ispatlar kamuoyunu aydınlatmak içindi. Şimdi de SGD’nin PYD uzantısı olduğuna inandırmaya çalışıyoruz. Tabii buradaki gerçeği de biliyorlar: Harfini alan örgüt kuruyor. Adını Inamoto olarak değiştiren Mehmet bizi Japon olduğuna inandırmaya çalışıyor.
MÜNBİÇ’İ KOBANİLEŞTİRMEK
SDG adıyla PYD, bir yandan tacizleriyle TSK ve ÖSO’yu Münbiç’e çekmeye çalışırken bir yandan da bölgeye Pentagon desteğiyle askeri sevkiyat yapıyor. Münbiç’e girililerse buradan yeni bir Kobani üretmeye çalışıcaklar. Figen Yüksekdağ durduk yere ‘Münbiç’e girilirse…’ şeklinde tehditler savurmuyor. 6-8 Ekim olaylarını sopa olarak gösteriyorlar. Fakat Münbiç’teki terör varlığını ilacı Bab’tır. Bab ÖSO tarafından alınırsa Münbiç’te PYD zaten kendisi durmak istemeyecektir…