Nice’te gerçekleştirilen terör saldırısından sonra Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande, ‘İslamcı terör’ ifadesini kullandı. O an yeni bir şey daha öğrendik: Demek terör olayları ‘İslamcı olan’ ve ‘İslamcı olmayan’ şeklinde ikiye ayrılıyordu. Nice’teki hadise Sayın Hollande’a göre ilkine dahildi. İlerleyen günlerde saldırgan hakkında araştırma yapıp ‘İslamcı’ olmadığını öğrendi mi, bilmiyorum.

Elbette terör hadiselerini ‘şucu, bucu’ şeklinde ayırmak kimseyi dehşet karşısında daha güçlü kılmaz. Aksine, ‘prensip yitimi’nden ötürü zararlı çıkılır. Zaten Avrupa’da ‘prensip’ yoktur, ‘hesap’ vardır. Fransa Cumhurbaşkanı da ‘İslamcı terör’ derken ‘terörle mücadele’nin dışında bir hesaba dayanıyordu. Bunun ne olduğunu öğrenmemiz uzun sürmedi.

VATİKAN İLE BARIŞ

26 Temmuz’da Fransa’nın Rouen şehri yakınlarında Jacquel Hamel adlı bir papaz öldürülmüştü. Ardından sırasıyla şunlar oldu: Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ile Papa Franciscus telefonda görüştü, birbirlerine ‘kardeşim’ şeklinde hitap ettiler. 1 Ağustos’ta Lyon Katalok Kilisesi uzun süredir yargılandığı çocuk istismarı davasından aklandı. 15 Ağustos’ta da Katoliklerin kutladığı Meryem Ana’nın Göğe Yükselişi Bayramı’na ülkenin önemli siyasetçileri katıldı.

Ee, ne var bunlarda diyebilirsiniz… Fransa’nın 1905’te Katolik Kilisesi ile arasına koyduğu mesafe ve laiklikteki ısrarını göz önüne aldığımızda, Vatikan ile bu denli yakınlaşma elbette şaşırtıcıdır. Daha iki yıl önce, eşcinsel kimliğini gizlemeyen Laurent Stefanini’nin Vatikan büyükelçisi olarak atanması nedeniyle birbirlerini yiyorlardı. Demek gerçekten terör hadiselerini -İslamcı olan ve olmayan şeklinde- ikiye ayırma gereği duyan bu Hollande’ın bir ‘hesabı’ var.

AB’NİN ÖTEKİSİ: İSLAM

Brexit (Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma) kararı, Avrupa için bir dönüm noktası olarak görülüyor. AB ülkeleri, içerisinde bulunduğu krizden ve ‘sağın yükselişi’nden, köklerine dönerek kurtulmaya çalışıyor. Hatırlayın: İngiltere’de Brexit yanlılarının en çok kullandığı argüman ‘Türkiye’nin AB üyesi olma tehdidi’ ve ‘göçmenlerin adayı basma ihtimali’ydi. Bunun özeti şudur: Biz köklerimize, Hristyanlığa geri dönüyoruz. Bizim ‘öteki’miz, onun üzerinden kendimizi tanımlayacağımız şey, İslam’dır. ‘İslam tehdidi’ ifadesini kullanamadığımızdan, bilinçaltımızı ‘ya Türkler AB’ye girerse ya göçmenler buraları basarsa’ şeklinde dışa vuruyoruz.

HAŞEMA YASAĞI

Fransa’ya, ‘Hollande’ın hesabına’ geri dönelim. AB ülkeleri, İngiltere gibi, içerisinde bulunduğu krizden ve ‘sağın yükselişi’nden, köklerine dönerek kurtulmaya çalışacaktır. Elbette Fransa da bunlardan biri. Cumhurbaşkanlığı Sarayı Elysee yaklaşık bir aydır Hıristyan köklerine dönmenin hesabını yapıyor. Brexit yanlılarının ‘Ya Türkler gelirse’ demesinin, Hollande’ın ‘İslamcı’ ifadesinden ve Başbakan Valls’in ‘Camilere yardımlar kesilsin’ çıkışından bir farkı yok: Öteki üzerinden kendini inşa etmek. Köklere dönmek için zemin hazırlamak.

Tabii ki bunun ‘sakıncalı tarafları’ da var. Fransa eşittir laiklik. Katolik köklere dönmek beraberinde rahatsızlık da getirecektir. Sanırım onlara da şöyle denecek: Ama ‘plajlardaki haşemalılara’ daha yeni 11 euro ceza kestik…