15 Temmuz’da tehlike çok yakınımızdan gelince kafalarımız iyice karıştı. Bu nedenle de acısı çok daha büyük oldu. Hâlâ kafa karışıklığımız devam ediyor. Yalnız kaldığımızda ya da bir araya geldiğimizde hep şu soruyu soruyoruz: Nasıl oldu? Ne oldu? Bu kadar yakın tehlikeyi neden fark edemedik? Çevremizde çok insan var ama hiç sır vermediler. Nasıl aldatıldık?
İşin vahameti burada. Paralel yapı içinde piramit şeklinde paralel yapılar var. Hem dikey hem de yatay yapılanmanın gerçekleştirildiği örgütlenme biçiminde katmanlar arasında iletişim yok. Topluma yansıyan, toplumun alt tabakasında olan ablaların ve abilerin yüzü. Bu yüz suret-i haktan görünen, hepimizin bildiği ve inandığı değerlerle mücehhez “hizmet’’in peşinde. Piramidin yukarısına gidildikçe aşağıda anlamlı alan değerler yukarıda araç haline geliyor. Kullanılması gereken malzeme oluyor. Piramidin altında net olan açık alan yukarı çıktıkça belirsizleşiyor tabiri caizse dumanlanıyor. İşte bu dumanlı bölümde afyoncular oturuyor.
Orada kurgu müthiş. FETÖ kütüphaneli bir dekorda hizmetçi gömleğini giyiyor, beyaz takkesiyle tabana efsunlu mesajlar gönderiyor. Tarihten örneklerle soyutlanmış anlatım dilini kullanarak her yöne çekilecek ifadeleri ablalar, abiler kendi öğrendikleri değerler çerçevesinde yorumluyorlar. Hikmetinden sual olunmaz laflar furuat oluyor başörtüsü açtırıyor, teferruat oluyor içki içirtiyor. Gerisine edebim müsaade etmiyor. İster yaz ister yazma moduna geçerek her haltı yiyorlar.
Kütüphane dekorlu odanın dekorunu çevirince emperyalist abiler devreye giriyor. Dünya haritası öne konuyor, meseleye global bakılıyor! Dünya haritasında Türkiye küçük bir detay olarak görülüyor. Ne olacak canım, Türkiye dünyada ülkelerden bir ülke; olmasa da olur, maksat “Hizmet’’ yürüsün.
Bu FETÖ darbesi sadece ülkemize, insanımıza karşı yapılmadı. Bunlar inandığımız değerleri de darbelediler. Ama gene de biz temiz değerlerimizi dikkate alarak adaletten şaşmamalıyız. Bir topluma olan kinimiz bizi adaletten alıkoymamalı. Biliyorum çok öfkeli ve çok kızgınız ama bu durumda bile yegâne sığınağımız adalet olmalı.
Peygamber (sas) bir hadisinde “Fitne zamanı herkes koşarken sen yürü, herkes yürürken sen dur” diye buyuruyor. Bu günlerde fitne kol geziyor. Bize düşen ise daha dikkatli olmaktır. Bir kuruma veya insana dair bir beyanda bulunacaksak kırk kez düşünmeliyiz. Tedavisi imkânsız yaralar açmamaya özen göstermeliyiz.
En önemli görevlerden birisi de medyaya düşüyor. Medyamızın geçmişe dair çok parlak sayfaları olmasa da ilk defa bu bela karşısında güzel imtihan verildi. Medyanın birlik havası topluma da yansıdı. Yeniden hep beraber millet olduğumuzu hatırladık. Ancak medyaya da çok farklı kanallardan kirli bilgiler gelmekte. Bu noktada medyanın çok dikkatli olması lazım. Fasıklardan gelen haberleri araştırmadan topluma duyurmamak gerekiyor.
Medya bir taraftan da her akşam darbe görüntülerini servis yapmaktan vazgeçmeli. Bu görüntüler içeride birlik ve beraberliğimize vesile oluyor; ancak dünya küçük, bütün yayınlarımız dünyanın her yerinden izleniyor. Ülkemize gelmek isteyen turistler, işadamları ve görevliler programını iptal ediyor. Televizyonlardaki 15 Temmuz görüntüleri her akşam yayınlanınca her gün aynı şeyler oluyormuş intibaı oluşuyor.
Herkes işini en iyi şekilde yaparak ülkemize en güzel katkıyı sunabilir. Bundan sonra imtihanımız birlik ve beraberliğimizi korumaktır…