Diyanet’ten “İslamofobi Endüstrisi” kitabı

Anadolu Ajansı bildiriyor: Nathan Lean’in “İslamofobi Endüstrisi” isimli kitabı, Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü tarafından Türkçeye çevrildi. Eser, İslam karşıtı tutumları, İslam hakkında yürütülen kara propagandaları, İslamofobinin nasıl bir endüstri haline geldiğini örnekler ve farklı boyutlarıyla ele alıyor. Eserde, “İçimizdeki Canavarlar: Amerika’da Korku Tohumu Ekmenin Tarihçesi”, “Dalavere Ağı: İnternette Nefreti Kışkırtmak”, “Medyanın Savunmasız Bırakma Suçu”, “Müslüman Karşıtı Çılgınlığı Yaymak”, “Haçlarımızı Yüklenmiş Geliyoruz: Hristiyan Sağın Ahir Zaman Savaşı”, “Politika ve Peygamberliğe Dair: İsrail Yanlısı Sağın İttifakı”, “Washington ve Ötesi: Bir Hükumet Politikası Olarak İslamofobi”, “Atlantik’in Öte Yakası: Nefretin Avrupa’daki Ölümcül Etkileri” şeklinde bölümler bulunuyor.

Soykırımı unutma!

Siz bu satırları okuduğunuzda -nasipse-, Srebrenitsa Soykırımı’nın 20. yıldönümü dolayısıyla yapılacak anma toplantılarına katılmak üzere Bosna’da olacağız. Bilvesile, şehitlerimize rahmet dileyerek, bu hafta tanıtacağımız kitaplar da Bosna’dan…

Bosna-Hersek’in İmdat Çığlığı

Bosna-Hersek’in İmdat Çığlığı, Ertuğrul Günay önderliğinde “Bosna İçin İnsanlık Girişimi” adıyla toplanan aydınlarımızın 18-25 Ağustos 1995 tarihleri arasında Bosna-Hersek’e yaptıkları dayanışma ziyareti sırasındaki şahitliklerinin, ziyaretçilerden Hüseyin Hatemi’nin kaleminden anlatıldığı, ilk defa 1995 Eylül ayında Yeni Asya gazetesinde yayımlanan seyahat izlenimleridir. “Bu ‘seyahatname’, turistik bir gezi notları değildir” diyor Bosna-Hersek’in İmdat Çığlığı’nda Hatemi, “Bizim kulaklarımıza bizzat Bosnalı Müslüman kardeşlerimizden erişen yüreklerimizi parçalayıp gözlerimizden yaş akıtan çığlığı Müslüman halkımıza eriştirmek için yazılmıştır.” (Fakülteler Matbaası, İstanbul 1995, 64 sayfa. Ayrıca sonraki yıllarda Bayrampaşa Belediyesi tarafından da basıldı.)

Bosnalı Samuraylar

“Selamünaleyküm. Bu yazılarda sizlerle apaçık konuşmak istiyorum. Onun için hemen şunları söyleyeyim: Bosna’da Sırpları şöyle tepeledim, ordularını böyle bozdum türünden Rambo öyküleri bekleyenler lütfen hiç zahmet edip okumaya başlamasınlar. Ekranlarımız günün 24 saatinde Amerikan malı yapay yiğitlik gösterileriyle dolu; hâlâ bıkmamış olanlarımız orada bol bol bulabilirler öyle soytarılıkları. Ben Bosna’da yiğitlik miğitlik etmedim. Yaptıklarına öyle adlar takmayı akıllarından bile geçirmeden, her gün inançları uğruna ölümle güreşen gerçek yiğitler gördüm. Yeri geldikçe onları tanıtacağım” diye söze başlıyor Refik Erduran, Bosna cihadının efsane özel birliği Kara Kuğular’ı (Crni Labudovi) tanıttığı Bosnalı Samuraylar’da. Kitabın yazıldığı yıl altmış yedi yaşında olan yazarımız, yaş ortalaması yirmi dört olan savaşçıların onurlu mücadelesini anlatıyor. (Vadi Yayınları, 1997, 79 sayfa)

Bosna Yazıları

Avrupa’nın göbeğinde yaşanan o çirkin savaşta işlenen insanlık suçlarına yıllarca seyirci kalan ‘Modern Dünya’nın aksine, kardeşlerinin çığlığını duyurmak üzere o topraklara giden insanlarımızın gördükleri yine Ertuğrul Günay’ın yayına hazırladığı “Bosna Yazıları – Bosna İçin İnsanlık Girişimi” adlı kitapta biraraya gelmişti (Haziran 1997, Milliyet Kitapları. Bu kitabın yeni baskısının 2012 yılında Kadim Yayınları tarafından yapıldığını hatırlatalım.) “Bosna-Hersek’in bağımsızlığı ve bütünlüğü için savaşanlara, şehit olanlara” ithaf edilen kitapta, merhum Cem Karaca, ressam Mehmet Güleryüz, gazeteci Hadi Uluengin, şarkıcı Suavi, Beşir Ayvazoğlu, Ataol Behramoğlu gibi isimlerin yazıları, seyahatin fotografları ve gazete kupürleri de yer alıyor.

“Tevfik Fikret ve Ahlâkı” adlı risale hakkında

Ankaralı kitapseverlerin buluşma noktası Aşiyan Sahaf’tan Cantürk Coşkun tabiri caizse kitapların içine doğmuş, onları pek iyi tanıyan genç bir kitapsever dostumuz. Cantürk Coşkun’a “son okuduğunuz kitap nedir” diye sorduk, “Tevfik Fikret ve Ahlâkı” adlı risalenin serencamını öğrenmiş olduk. Buyurunuz:

Okuduğum ve yayına hazırlamak istediğim bir risaleden bahsetmek isterim. Yakın tarihte Osmanlı Türkçesi ile basılmış olan Fuat Köprülü’ye ait “Tevfik Fikret ve Ahlâkı” isimli risaleyi yeni harflere aktarmak için edindim ve uzun sayılabilecek bir vakitte bitirdim. Bu arada belirtmeliyim ki Osmanlı Türkçesi ile yazılmış herhangi bir metni okumak için Kur’an elifbası bilmek, çocuk yaşlarda alınan Kur’an eğitimi ile Arap harflerini tanımış olmak başlangıçta mühimdir.

Şâir Fikret’i müdafaa eden bir üslupla kaleme alınmış olan risalenin, basım yılı itibariyle günümüz Türkçesine yakın dili vardı. Haliyle aktarma esnasında takıldığım kelimeler için çevremden yardım aldım; alıştırma kitabı niyetine okuduğum metnin tashihlerini tamamladıktan sonra herhangi bir edebiyat dergisine göndermeyi bile düşündüm.

Çalışma esnasında şâir hakkında detaylı kaleme alınmış bir biyografi ile kimi eserlerinden seçilmiş okuma parçalarını ihtiva eden UNESCO yayını başka bir kaynak kitap bulmuştum. Risalenin giriş kısmının bir bölümü bu kitapta yer alıyordu. Diğer taraftan Kültür Bakanlığı’nın yayınladığı Türk Büyükleri serisi kitaplarında yer alan Fuat Köprülü biyografisinde, “Tevfik Fikret ve Ahlâkı”ndan “küçük bir kitaptır” cümlesi ile kısaca bahsolunuyordu. Bunları öğrenince risalenin yeni harflerle neşrinin yapılmasının uygun olacağını düşünmeye başladım. Eski harfli metnin tıpkıbasımı ile aktarılmış metni ihtiva eden bir kitap tasarlanabilirdi. İlave olarak detaylı Fuat Köprülü biyografisi; eserin özeti mahiyetinde bir değerlendirme yazısı konulabilirdi. Fuat Köprülü’nün eserleri haricinde basılmış çok sayıda risaleleri olduğu malumdur. Bunların derlenip kitap olarak basılmış olanı “Edebiyat Araştırmaları” adı ile daha evvel yayınlanmıştır. Köprülü’nün yazdığı eserlerin bugün üniversite fakültelerinde ders kitabı sayılması ve tavsiye edilmesi, hazırlanan her yeni eserde onun yazdıklarının referans kabul edilmesi, bilhassa ona uyulması gibi nitelikleri haiz özel bir durumu vardı ve bütün bunlar değerlendirme esnasında göz önüne alınacak konulardı ancak olmadı.

Edebiyat araştırmaları yaparken izlenecek metodu bilmemekten kaynaklanan eksiklik kendini gösterdi. Zira bahsedilen risale yeni harflere çoktan aktarılmış ve yukarıda adı geçen “Edebiyat Araştırmaları” isimli kitabın ikinci cildinde yer alıyordu. Ayrıca başka bir kitapta da “Tevfik Fikret ve Ahlâkı”ndan bahsediliyordu. Burada İsmail Doğan’ın “İletişim ve Yabancılaşma” adlı kitabı ve “Edebiyat Araştırmaları”nda yapılan aktarmalarda okuma hataları olduğunu ve sadeleştirme yapıldığını ifade edelim. Kitabın yazarı İsmail Doğan, Tevfik Fikret’in vefatından sonra yazılan ilk deneme olarak nitelediği eseri aynı zamanda türünün ilk örneği sayar ve bu haliyle bir nevi “Ahlâk Felsefesi” numunesi olduğunu kaydeder…

Son olarak Fuat Köprülü’nün Tevfik Fikret’i müdafaası şeklinde özetlenebilecek risaleden bir okuma parçası ile bu hikâyeyi süsleyeyim:

“Fikret’in senelerden beri uzun dedikodulara, tenkidlere, münâkaşalara sebebiyet veren ahlâki telâkkileri hakkında bu küçük risaleyi yazmak, onu da kudsiyet duygularını yıkmakla itham edenlerin mevcudiyetini gördükten sonra, benim için manevi bir borç hükmüne girdi; çünkü o, senelerce tek başına gençliğe kudsiyet duyguları vermeğe çalışmamışdı. Bu mühim mevzuu benden daha alâkadar olan, Fikret’i yakından tanıyan dostlarına bırakmak daha makul olurdu. Lâkin bütün o dostların ihmali karşısında –bilhassa bu son haksız hücumlardan sonra- daha fazla bekleyemedim. Fikret’i ancak bir iki def’a görmüş bitaraf –hatta sanatına ve muhtelif telâkkilerine birçok noktalarda maruz- bir adam sıfatıyla, bu satırlar daha hakikata yakın addolunabilir.

“Eğer bu küçük risale Fikret’in dost ve takdirkârlarını onun hakkında bildikleri ve düşündükleri şeyleri yazmağa sevk eder ve bu büyük sanatkâr hakkındaki kaç senelik lâ-kaydîyi parçalayabilirse, ne mutlu!”

20 Eylül, 1918

Kafamda bir tuhaflık

2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Orhan Pamuk’un son romanı Kafamda Bir Tuhaflık geçtiğimiz yılın Aralık ayında “1969 ile 2012 yılları arası İstanbul hayatının pek çok kişinin gözünden anlatılmış bir resmidir” mottosuyla yayınlandığı zaman bir koşu gidip aldım. Pamuk, romanının kahramanı Bozacı Mevlut’un babası Mustafa Efendi’ye kitabın 94. sayfasında Duttepe Camii’nin açılışı vesilesiyle şu cümleyi söyletiyor:

-Huşu ile ve ayrı makamlarla “Allah-ü Ekbeeer” dedim ve “Allaah-ü Ekber” dedim-

Yoğurtçu/bozacı Mustafa Efendi Duttepe Camii’nin açılışında, adaşı Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi’nin o muhteşem Segâh Bayram Tekbiri haricinde hangi makamlarda tekbir getirdi acaba?

Sayın Pamuk, mikrofon sizde…

Ulen keratalar! Aldınız mı cevabınızı?

Tiryakilik zor iş… III. Selim devri ulemasından bir Bıyıklı Mehmet Efendi var. Bütün ulema sakallı olduğu hâlde o, Yavuz Sultan Selim Han gibi sadece pala bıyıklıdır.

Bu Bıyıklı Mehmet Efendi Hazretleri fena hâlde enfiye tiryakisi. Ramazan’da tiryakilerin yanına fazla yanaşılmaz, usuldendir. Kabak tadı verir. Şeriat, Şeriat-i Muhammediye öylesine ince, öylesine lâtif ve öylesine zariftir ki, huysuz bir herifin, bizim hemcinslerimizin azarını işitmesin diye yemeğin tadına bakma iznini veriyor oruçlu olan kadına, var mı böyle incelik insanların kurduğu sistemde? Ben böyle söyleyince propaganda yapıyorsun diyorlar. Yalan mı söylüyorum? Propaganda yüzde ellisi yalan lâf demektir. Ben yalan söylemiyorum ki! Bütün ilmihâl kitaplarını açın bakın! Oraya yalnız, istismar edilmesin diye hocalar bir istisna koymuşlar, -huysuz kocalar diye- affedersiniz huysuz olmayan koca var mıdır? Hepsi huysuz.

İşte böyle bir ikindi vakti Ramazan’da… Bazen yeni yetişme talebeler hocalara açmaz sual sormaya bayılırlar. O ilmin gereklerinden biridir. Sonra tövbe ederler. Ama bir başka yeni yetişmekte olan talebenin ona açmaz sual sormasıyla o hak helâl edilir. Demişler ki Bıyıklı Mehmet Efendi Hazretleri’ne, “Cenâb-ı Hak, kün (ol) diye emretti, oldu. İyi ama muhatap kimdi? Eğer bir şey varsa ol demeye lüzum yok… Yoksa, ‘yok’a nasıl hitap edilir?” Biraz durmuş Mehmet Efendi, “ulen keratalar” demiş. Çıkarmış enfiye tabakasını “61 bana, cevap size” demiş, enfiyeyi çekmiş. “Hah aklıma geldi, Cenâb-ı Hak zatından sıfatına öyle söyledi” demiş. “Aldınız mı cevabınızı? Hadi uğurlar olsun.”

(Vakte Karşı Sözler, Ö. Tuğrul İnançer, Sufi Kitap)