Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Nihal Atsız, Rıfat Ilgaz ve Can Yücel’in de çile doldurduğu Toptaşı Hapishanesi, yapılış amacına yakın bir kimliğe kavuştu ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi’nin yeni adresi oldu. Peki Necip Fazıl niye yatmıştı bu hapishanede? Halit Refiğ’den dinleyelim.

Mimar Sinan, Nur Banu Valide-i Atik Sultan Camii ve külliyesini yaparken (1570-1579) ileriki yıllarda külliyenin darüşşifa kısmının evvela tütün deposu, sonrasında da hapishane olarak kullanılacağını düşünmüş müydü acaba? Ya da Toptaşı Hapishanesi adıyla tanınacak bu binanın edebiyat tarihimizde mühim bir yere sahip olacağını…

Necip Fazıl, 1952 ve 1957 yıllarında iki defa yattığı Toptaşı Hapishanesi’ni “Cinnet Mustatili” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

Girdik. Burası evvelce tımarhaneymiş… Peşinden hapishane olmuş… Düşünün; tımarhane üzerine hapishane… Sahiden havası o kadar ağır, duvarları sünger gibi “ah-ü zâr” içmiş bir kasvet ocağı. Müdür odasına ve kalemlere çıkan geçit, hapishanenin dudakları… Girer girmez kapkaranlık bir boğaz görünüyor. (…) İlk gece… Kapkaranlık hapishane… Tâ tepesinde, tavana yakın, demir parmaklıklı bir menfezi bulunan, küçük bir vapur kamarası şeklinde, rutubet deryası bir hücre… (Cinnet Mustatili, N.F.K., Büyük Doğu Yayınları)

Necip Fazıl, Zindandan Mehmede Mektup’u da Toptaşı Hapishanesi’nde yazmıştır.

Nazım Hikmet, Nihal Atsız, Rıfat Ilgaz, Can Yücel’in de çile doldurduğu bu “kasvet ocağı” geçtiğimiz yılın sonlarında yapılış amacına yakın bir kimliğe kavuştu ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin yeni adresi oldu. Türk edebiyatının dev isimlerinin cezalandırıldığı bu yapının edebiyat fakültesine dönüşmesi ve artık genç edebiyatçıların yetişmesine hizmet için kullanılması bu topraklarda örneklerine sık rastladığımız tarihin hoş cilvelerinden biri olmalı.

Peki Necip Fazıl niye yatmıştı Toptaşı Hapishanesi’nde? Onu da yönetmen Halit Refiğ’den dinleyelim:

[Yaşamak Hakkımdır filminin] Hazırlıklar[ı] sırasında kameramanla birlikte mekanları inceliyoruz. Bu mekanlardan biri de Üsküdar’daki cezaevi idi. İzin alınmış, bazı sahneler burada çekilecekti. [Ernst Von] Theumer ve ben bir görevliyle birlikte koğuşlar arasında geziyoruz. Birden yanımda orta yaşın üzerinde bir adam belirdi; gayet dikkatle süzüyor bizi. Biraz daha dikkatli bakınca tanıdım: Necip Fazıl (Kısakürek). Yıl 1957. Arka arkaya sorular soruyor:

“Nedir, ne yapıyorsunuz siz burada?”

“Efendim, bir film çekeceğiz, onun için yer bakıyoruz!”

“Kim bu adam?”

“Alman kameraman. Ben ona yer gösteriyorum.”

“Söyle ona, ben yanlışlık eseri buradayım!”

(Sinemada Ulusal Tavır/ Halit Refiğ Kitabı, Söyleşi: Şengün Kılıç Hristidis, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan 2007)