Ş. Hanioğlu, H. Ziya Ülken’in Türkiye’deki Müslümanlar’ı dört grupta ele aldığını söyler: 1-Gelenekçi ve muhafazakâr, 2- Modernistler; medrese ile Batı tarzını birleştirmekten yana olanlar. 3- İkisi arasında olup orta yolcu olanlar. 4-Modernist Müslümanlara karşı olanlar. [1]
1960’ların başında Türkiye’de Muhafazakârlığın ve toplumun durumunu göstermesi açısından Ziya Nur Aksun’un tespitinde; toplumun çoğu genelinde imandan yoksunluğun, alkol tüketiminin çoğalmasının ve şahsi menfaatlerin artmasına değinirken (günümüzde de aynı tartışmalar var) Ahmet Kabaklı, Muhafazakârlığı ‘inkılapları makule getirmekten’ ibaret olduğunu söyler. Tarihçi Yılmaz Tuna’ya göre muhafazakârlık ise tarihle bütündür ve muhafazakârlığın şuuru tarihtir. Genç nesillere tarih doğru anlamda aktarılmalı ve bu şuur kazandırılmalıdır. [2]
Erken cumhuriyet döneminin önemli bir akademisyeni olup Paris’teyken eğlenen Türk öğrencilerin bugün vatanın için ne yaptın diye yakasından tutarak soran Remzi Oğuz Arık, ulus inşasını dindar bir kimlikle üstlenenlerin temsilcisi konumdadır. Yine erken Cumhuriyet dönemde yaşayan Nurettin Topçu, geleneğin ihyasını diriltip kapitalist uygarlığa meydan okuyan kişi olarak kendini gösterirken Cemil Meriç, Batı’ya karşı fikri bir savaş vermiş modernleşme çabalarını yozlaştıran kesimlere değinmiştir.
Micheal Oakeshoot,‘’On Being Conservative’’, Rationalism in Politics and Other Essays, adlı makalesinde ise muhafazakârlığı alışılagelmişin dışında anlatır; [3]
Muhafazakârlık; bir şeyi arzulamak veya aramaktan ziyade mevcut olandan yararlanma ve kullanma, geçmişte olandan veya olması mümkün olandan ziyade mevcut olandan zevk alma eğilimidir. Muhafazakâr mizaçta gençliğin eğilimi genellikle baskın bir şekilde maceracı ve deneycidir. Hiç bir şey gençken fırsat kullanmaktan daha arzulanır değildir ve risk yoksa zevkte yoktur, gözler daima yeni modeller üzerindedir (s. 58-61). Postmodern anlayışın günümüzdeki muhafazakârlığa bakış açısı Micheal Oakeshoot’un bu sözlerinde saklıdır.
Görüldüğü gibi muhafazakârlığın ne olduğuna dair tartışmalar hep vardı. Şimdi de var. Değişen sosyoloji değil, hangi muhafazakârlık tanımının çağın koşullarına karşı uygulanabilir olması veya o şekilde topluma yansıtılabilme mücadelesidir. Üzerinde durulacak soru; muhafazakârlığın ne olduğunu topluma yansıtılabilen gücün kimde olduğudur?
[1] Şükrü Hanioğlu, Şerif Mardin, İsmail Kara, “Siyasal Akımlar”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi (TCTA) Cilt 5, İletişim Yayınları, 1381-1420.
[2] Tanıl Bora, “Muhafazakârlık”, Cereyanlar, İletişim Yayınları, 341-414.
[3] Micheal Oakeshoot, ‘’On Being Conservative’’, Rationalism in Politics and Other Essays, Çev. İ. Seyrek, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, sayı; 1, 2004, ss;57-78